Paylaş
Öyle kitap kurdu falan değilimdir ama masamda, başucumda, elimin altında, gözümün önünde hep dursunlar isterim.
Kimi zaman haftalar boyu hiçbirinin kapağını açmam, kimi geceyse bir kitabın sayfalarıyla birlikte karşılarız yeni günün doğuşunu...
Sanırım her geçen yıl biraz daha bağlanıyorum onlara. Etrafımdaki insan sayısı azaldıkça, bakıyorum da evdeki kitap sayısı çoğalır olmuş...
Yediğim kazıklarla yüzleştikçe, onlarla muhabbetim iyice artıyor.
Biliyorum, içinizden “İzzet durup dururken bunca lacivert laf da nereden çıktı şimdi?” diyorsunuz. Bu, yılın son yazısı efendim.
BEN Mİ YAŞLANIYORUM DÜNYA MI TATSIZLAŞIYOR?
Benim, senin, onun, onların, en çok da masum çocukların, velhasıl tüm dünyanın üzerinden karabasan gibi geçen 2015’e hoşça kal demek istedim naçizane.
Aylan bebeğe, ülkemin güneydoğusunda, Cizre’de bir buzdolabında toprağa kavuşmayı bekleyen yavruya el sallamak istedim uzaktan elbet bir gün buluşacağımızı bilerek...
Terörün vurduğu Ankara’da, Paris’te, dünyanın dört bir köşesinde insanın o vahşi hırsına, sahip olma, yönetme arzusuna yenik düşen masumlara bir saygı duruşu olsun bu satırlar...
Sanki her geçen sene hayatın neşesi, eğlencesi biraz daha eksiliyor.
Kim bilir belki de bu satırların yazarı yaşlanıyor ve güneşli, güzel günlere dair umutları azalıyor. Kim bilir...
Sözün özü, maalesef pek umutlu olmasam da dilerim hepimizi boğan bu gri hava dağılır yeni senede ve umarım gelen gideni aratmaz.
Hepinize, hepimize, dünyaya, ülkemize mutlu bir 2016 olsun...
2016’da nelerin olmasını beklemiyorum
- BİR: 2016’da Benjamin Button’ın “teyze kızı” Ajda Pekkan’ın yaşlanmasını beklemiyorum.
- İKİ: 2016’da IMF yardımı gibi düşünülen Beren Saat’in Kösem Sultan’ın reytinglerini kurtarmasını beklemiyorum.
- ÜÇ: 2016’da siyasilerin egolarını meclis kapısında bırakıp sadece bizlere hizmet etmesini beklemiyorum.
- DÖRT: 2016’da savaş baltalarının yerini dostluk rüzgarlarının almasını beklemiyorum.
- BEŞ: 2016’da aklımızı başımızdan alan “akıllı” telefonları bırakıp birbirimizin yüzüne bakmamızı beklemiyorum.
- ALTI: 2016’da sosyal medya üzerinden memleketi kurtarma mücadelesinin son bulmasını beklemiyorum.
- YEDİ: 2016’da kıvraklığıyla Nesrin Topkapı’ya taş çıkartan Tuğçe Kazaz’ın sağa sola sapmadan aynı şeritte ilerlemesini beklemiyorum.
- SEKİZ: 2016’da bu dünyada herkesin yeri dolsa da Nur Yerlitaş’sız “İşte Benim Stilim”in tutmasını beklemiyorum.
‘Kıroyum ama para bende’ diyenlere özel yılbaşı hediye listesi
Kazandıkları parayı milletin gözüne sokmaktan zevk alan zenginlerimiz hediye seçmekte zorlanıyorsa buyursunlar buradan yaksınlar...
- Prestige HD Supreme Rose Edition Televizyon: Bu 3 boyutlu görüntü bile veremeyen televizyonun kenarları elle dikilmiş timsah derisiyle kaplı. “Krokodil rüyası” yetmiyormuş gibi ekranın 28 kilo kırmızı altından yapılmış çerçevesi 72 adet 1’er karatlık pırlantayla bezenmiş. Ağa kızı gibi süslü televizyonun fiyatı ise 2,3 milyon dolar! Bunu alacak “yurdum kırosu” koca cihazı sırtlayıp dolaşmazsa benim adım da İzzet değil!
- History Supreme Yatı: Adı açıklanmayan Malezyalı bir işadamına ait bu yattan sizde de olsun isterseniz, 4,8 milyar dolar bayılmanız gerekiyor! History Supreme’in yapımında tam 100 bin kilogram som altın kullanılmış. İçinin dekorasyonuna gelince, dinozor kemiklerinden
tutun da meteor parçalarına kadar pek çok egzantrik malzeme varmış. Herhalde batarken bırakın fareleri “cebi yanan” kıro da asla bu
tekneyi terk etmez.
- Pırlanta Kaplı Mercedes SL 600: Suudi Prensi Al Waleed’inki gibi baştan aşağı her tarafı pırlantayla kaplı bir Mercedes isteyen kıro var mı? Eğer isterseniz 48 milyon dolara aynısından yaptırmanız mümkünmüş! Üstelik arzu ederseniz “esnaf akıllı” Prens gibi arabanıza her dokunandan 1000 dolar “avanta” alabilirsiniz. Haydi yine iyisiniz, Mercedes’inize 48 bin kişi dokunsa arabanın masrafı çıktı!
- Levi’s Spin Jean: Modern sanatın önemli isimlerinden Damien Hirst’ün 2009 yılında Levi’s için “boyadığı” 8 adet jean pantolona sahip olmak için hâlâ millet birbirini yiyormuş. Haydi durmayın koşun baba parası yiyen gençler! Verin 27 bin doları, kotu poponuza geçirip dönün şaklabana!
- Altın Tuvalet Kağıdı: Avustralya’daki bir firmanın ürettiği 28 ayar altından yapılmış tuvalet kağıdı 1.4 milyon dolara satılıyor. Fakat 2013 yılından beri eskilerin deyimiyle bu “hela kağıdını” alan olmamış. Kim bilir belki bu sene “Gözün g*tüme” diyen bizim “hırtolardan” biri altını altınla silmeye karar verir.
- Jacob&Co. Billionaire Saat: 18 milyon dolar fiyat biçilen bu “tourbillon özellikli” (ne demekse) saatin üzeri toplam 260 karatlık pırlantalarla süslüymüş. Bu kadar parayı saate bayılan sonradan görme zamanı durdurmak isterse hiç şaşırmayalım.
- Mücevher “kılıklı” Hermes Birkin Çanta: Bizimkilerin çakmalarına bile binlerce dolar verdikleri Hermes’in Birkin model çantasının bu versiyonu gerçekten dudak uçuklatan cinsten. Tanesi 1.9 milyon dolar olan ve sadece 4 adet üretilen “özel” Birkin’lerde deri yerine altın kullanılmış ve tabii her bir yanları pırlantalarla bezenmiş. Bizim “cemiyet” güzelleri Kapalıçarşı’ya gidip bu Birkin’lerin de çakmalarını yaptırırsa şaşırmamak lazım!
- Huia Kuşu Tüyü: Soyu tükenmiş Huia kuşunun tek bir tüyü müzayedelerde 10 bin dolara satılıyormuş. Zamanında kıymeti bilinseydi, elalem tüyünün peşine düşmez orijinalini korurdu.
- Amour Amour Tasma: “Köpeğimin benden neyi eksik” diyen kırolar için Amour Amour firması hızır gibi yetişmiş! Markanın satışa çıkardığı platin ve timsah derisinden yapılmış tasma 3,2 milyon dolara alıcı bekliyormuş. Üzerineyse 7 karatlık bir tektaşın yanında 1600 adet toplamı 52 karat eden pırlanta yerleştirilmiş. Görgüsüz “leydilerin” şanslı köpeklerine müjdeler olsun!
- Antilla Mumbai: Hindistan’ın bu en büyük şehrinin orta yerindeki residence’ı andıran koca bina aslında tek başına müstakil bir ev... 600 kişilik personelin de evle birlikte “satıldığı” Antilia’nın fiyatı sadece 2 milyar dolarcık. Bizim kart zamparalar alt katta metreslerini, üst katta hanımlarını oturturlarsa, hatunlar bir ömür boyu birbirleriyle karşılaşmazlar!
Paylaş