Paylaş
Viyana’yı fethedemeyen evlad-ı Osmanlı, intikamını kış tatiliyle aldı.
Kayağını kapan, Courchevel kapılarına dayandı.
Neden mi? Görmek, görülmek, göstermek ve ee arada biraz da kaymak tabi.
‘Adresim zirve’ diyenlerin toplanma yeri 1850 metre yükseklikte başlıyor.
Tüm dünya jet-setinin ‘kış tatili’ için gittiği Courchevel 1850, ‘yurdum sosyetesinin’ de uzun zamandır vazgeçilmezleri arasında.
Eskiden buranın Türk müdavimleri sessiz sedasız gelir, kayak yapıp, kafalarını dinlerlermiş.
Ama anlatılanlara göre bugünlerde işin iyice çivisi çıkmış, lüks yaşam yerini görgüsüzlüğe bırakmış.
Bölgenin popüler restoranları, Uludağ’daki Beceren Cafe’ye dönmüş. Bu gidişle yakında Courchevel’in yamaçlarına iskenderciler, kestaneciler de açılır...
Kayak kıyafetlerinde ‘yurttaş-larımızın’ tercih ettiği markaların Bogner ve Napapijri olduğu söyleniyor.
“Eğer baştan aşağı sadece Napapijri giyen birine rastlarsanız bilin ki o haso bir Türktür” diye laflar dolanıyor ortalarda.
Buna da şaşırmamak lazım çünkü aynı şeyleri giyip, aynı çantaları taşımak bizim zenginlerimizin en büyük fakirliğidir.
Para nelere kadir, Allah’ın Courchevel’indeki gece kulüplerinde bu yıl Tarkan ve Serdar Ortaç şarkıları yükseliyormuş.
Bana sorarsınız seneye elin dağında sezar salatanın yerini gavur dağı, Beyonce’nin yerini de Demet Akalın alır.
Para harcayan ‘rafine’ Türkler sayesinde esnaf bayram ediyormuş.
İşletme sahipleri paralarını sayarken arkalarından kim bilir ne dalga geçiyorlardır; “Her sene gelsin bu enayiler” diye.
Hatta Milli Eğitim Bakanına “Sömestr tatilini iki hafta daha uzatın” diye dilekçe yazarlarsa hiç şaşırmam.
Courchevel’de ‘volta atarken’ dikkat edin karşınıza Foto Yavuz çıkabilir. Yazları Bodrum’da mesleğini icra eden Yavuz, kışları da burayı mesken tutmuş meğer.
Sakın ‘bizdendir’ diye torpil beklemeyin; tek kare fotoğrafa 30 Euro bayılmazsanız havanızı alırsınız.
Alpler’deki bu ‘Türk ghettosunda’ artık kayaktan ziyade ‘para harcama sporu’ revaçta anlayacağınız.
Kıssadan hisse Courchevel diye yazılır, ‘Kıro sever’ diye okunur.
Gördük mü ebemizinkini
Oldu mu şimdi Ethem Hocam...
Şunun şurasında bel bağladığımız bir astroloji kalmıştı onu da çekip aldınız elimizden, dumur olduk...
Prof. Dr. Ethem Derman, gök biliminin önde gelen isimlerinden biri olmasa, hiç takmayacaktım ama o söyleyince insan bir tuhaf oluyor doğrusu...
Ethem Hoca, “Siz doğduğunuzda Satürn Terazi burcundaysa sana etki eder mi etmez mi hesabını yapmak çok basit. Sizin doğumunuzu sağlayan ebenin kütlesini ve ebe ile sizin aranızdaki uzaklığı bildiğimiz için onun etkisine bakıyoruz ve anlıyoruz ki ebenin etkisi Satürn’ün etkisinden fazla. Ebe daha yakın olduğu için doğumunuzda Satürn değil ebe etkilidir” demiş.
Güvendiğimiz dağlara kar yağdırdın be hocam.
Bari bunu pat diye değil, alıştıra alıştıra söyleseydin de, biz de hayatımıza yön verecek ön çalışmaları yapabilecek fırsat bulsaydık.
Şimdi bunca yıldır boşuna mı peşinden koştuk halkalı, süslü püslü yıldızların ve gezegenlerin...
Bu arada olan ebelerimize olacak. Herkes Satürn, Merkür, Venüs’ü bırakıp onların peşine düşecek... ‘Gördün mü ebeninkini’ lafını boşuna şiar edinmemiş bu millet...
Hey Gidi Günler Hey!
Öylesine karanlık günlerden geçiyoruz ki, küçük bir tebessüm bile lüks geliyor insana.
Eskiden de böyle miydik biz?
Ne çalkantılı günler gördü bu gözler; birbirine laf çakan nice siyasetçiye tanık oldu.
Tabii ki hep güllük gülistanlık geçmedi politik hayatımız ama onların gaflarında bile bizi gülümseten bir naiflik vardı.
Mizahın gizli kaynağının neşe değil hüzün olduğunu unutmadan ‘hey gidi günler hey’ diyelim ve yakın geçmişe şöyle bir uzanalım.
Süleyman Demirel’den Erdal İnönü’ye, Tansu Çiller’e kadar kim neler söylemiş hatırlayalım. Kaybettiklerimizin mekanları cennet, yaşayanların ömürlerine bereket olsun...
Süleyman Demirel
-Türkiye’de petrol vardı da, tankerlerin hortumuna ağzımızı dayayarak biz mi içtik?
-Biz kışın Bulgaristan’dan doğal gaz alıyoruz yazın onlar veriyor.
-Ege bir Yunan gölü değildir, Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh Ege bir göl değildir.
-Kırıkkale Cephane Fabrikası’ndaki patlamadan sonra bir gazetecinin “Neden önlem alınmadı” sorusuna verdiği yanıt: “Kimin aklına gelirdi ki patlayacağı.”
-Araları gerginken neden Ecevit’le el sıkıştığını soran muhabire: “Başka neresine sıkacaktım ki?”
Deniz Baykal
Füzelerle savaş kazanabilirsiniz, ama füzelerin üzerine oturamazsınız.
Erdal İnönü
-“Seni sevmeyen ölsün” diyen vatandaşa: “Aman ölme bir oy gider.”
-Özal’ın “Biraz da küçük Turgut’la oynasınlar” lafı üzerine ne düşündüğünü soran gazetecilere: “Konunun uzmanı var ona sormak lazım.”
-“Sizi son zamanlarda neden sinemada göremiyoruz” sorusu üzerine: “Tabii göremezsiniz sinemalar karanlık olur.”
Bülent Ecevit
Erken seçim olmasaydı 2084´e kadar iktidarda kalacaktık.
Tansu Çiller
-Trabzon’u Akdeniz’in incisi yapacağım.
-Halüsinasyon demeye çalışırken: “Bu hükümet açıkça bir halüsü... hasülü... halasü... hasüsü...”
-Samsunlulara hitap ederken: “Merhaba Antalya.”
-Boğazlayan kaymakamına seslenirken: “Boğazlanan kaymakam.”
-Mesut Yılmaz’a ‘İstikrarsızdır’ demek isterken: “Mesut Yılmaz iktidarsızdır.”
-Afyon mitinginde halka hitap ederken: “Sevgili Şebinkarahisarlılar”
-Zeytinburnu’nda seçmenlerle konuşurken: “Sevgili Zeytinburunlular...”
-Zaten bir il olan Sivas’ta konuşurken “Bu bacınız Sivas’ı il yapsın mı?”
-Zabıtaları selamlarken : “Merhaba asker!”
Paylaş