Bir def-i hacete değişilen sarayı, saltanatı neyleyim al senin olsun!

Her seçim ertesinde olduğu gibi yine bütün partilerin kendilerini galip ilan ettiği günlerden biriydi. Siyaset, hayatımızın merkezine oturmuş, en yakın dostlar bile politik çekişmeler yüzünden birbirine küser hale gelmişti.

Haberin Devamı

Açıkçası bunalmıştım. Benim küçük gezi kafilemi de alıp yanıma, vurdum İstanbul sokaklarına. Ekibin ayaklı tarih ansiklopedisi bu defa bizi Aksaray’dan Laleli’ye doğru yürütüyordu. Tam tarihi Laleli Camii’nin önüne gelince de yavaşladı. Belli ki bir bildiği vardı. Başladı anlatmaya...
“Bu güzelim camiyi Sultan III. Mustafa yaptırmış. İnşaat devam ederken de buralarda göğsüne lale takıp dolaştığı için Laleli Baba diye nam salan bir alimin yaşadığını, duasının kuvvetli, sözlerinin hikmetli, tavsiyelerinin faziletli olduğunu duymuş.
Bu mübarek zatla görüşmek, sözünden, sohbetinden, feyzinden istifa etmek istemiş.
İnşaatı denetlemeye geldiği günlerden birinde, Laleli Baba’yı avluya davet ettirmiş. Sultanın buyruğu kendisine ulaştırılınca, hemen davete icabet etmiş. Uzun uzun sohbet etmişler. Padişah, Laleli Baba’nın sohbetinden öylesine memnun kalmış ki, içinde onunla sık sık görüşme arzusu uyanmış.
Camiden ayrılacağı sırada, Laleli Baba’ya son bir soru sormuş: ‘Efendi Hazretleri, bu dünyada en güzel şey nedir?’
Laleli Baba cevap vermiş; ‘Bu dünyadaki en güzel şey, yiyip içtikten sonra sıkıntısız bir şekilde def-i hacetini yapabilmektir sultanım...’
Bu cevaptan hoşlanmayan III. Mustafa, onun gibi cümleleriyle herkesi etkileyen bir zata bu sözleri yakıştıramamış. Kızgın bir halde üstada veda edip, maiyetiyle birlikte saraya dönmüş. ‘Şu densizin söylediğine bakın, hayatta bu kadar önemli şey varken hacete gitmek de neyin nesi’ diyerek Laleli Baba’nın bir daha meclise çağırılmaması için de emir vermiş.
Gel gör ki bu ziyaretin ertesi günü şiddetli bir kabızlığa yakalanmış. Sarayın hekimbaşıları seferber olmuş. Osmanlı tıbbının bilinen bütün ilaç ve yöntemleri uygulanmış ama ne fayda... Sultan kan ter içinde kıvranmakta, kendini yerden yere atmaktaymış.
Hekimlerden birinin aklına Laleli Baba gelmiş. Belki o bu derde bir derman bulur diye, saraya getirmişler. Padişah onu görünce, acı içinde ‘Laleli Baba söyle sende var mıdır bu derdin çaresi? Aman beni kurtar!’ diye iki büklüm yalvar yakar olmuş. O da sakin sakin ‘Ben sizi bu dertten kurtarırım kurtarmasına ama düşündüğünüz kadar kolay değil bu iş. Siz bana karşılık olarak ne vereceksiniz?’ diye sormuş.
Sultan hemen ‘Laleli’ye yaptırdığım o camiyi sana hediye edeyim’ demiş. ‘Yetmez’ diye cevap vermiş Laleli Baba. Derken önce hanlar, hamamlar, en sonunda da semtin tamamını bile vermeyi teklif etmiş ama nafile.
Laleli Baba bir türlü ‘tamam’ demiyor, inadından vazgeçmiyormuş. Sonunda dilinin altındaki baklayı çıkarmış: ‘Ben sizi bu dertten kurtarmasına kurtarırım ama karşılığında sarayı ve saltanatınızı isterim.’
Padişah önce kem küm etmiş ama çektiği acılar onu pes ettirmiş; ‘Sen benim bu sıkıntımı geçir de varsın saltanat senin olsun!’
Laleli Baba bir dua okumuş, sultanın sırtını sıvazlamış ve ‘Haydi git, rahatlayacaksın şimdi’ diye ayakyoluna yollamış. Gerçekten de kısa bir süre sonra padişah sıkıntısından kurtulmuş. Kurtulmuş kurtulmasına ama saltanat da gitmiş elden.
Şifa bulmanın sevincinin yerini, verdiği sözle saltanatı kaybetmenin üzüntüsü almış. Ve işte tam o anda Laleli Baba, padişahın üzgün halini görünce:
‘Bir saltanat ki bir def-i hacete değişiliyor. Öylesine ucuz saltanat bize gerek değil. Al yine senin olsun sarayın da, saltanatın da sultanım...’ demiş ve arkasını dönüp oradan uzaklaşmış.”
Caminin avlusunun gölgesinde oturmuş, rehberimizi dinliyorduk hep beraber. Belli ki hikayenin sonuna gelmişti... “Haydi devam edelim” dedi. “İstikamet Çorlulu Ali Paşa Medresesi, güzel bir demli çayın vaktidir...”
Tam ‘Peki durup dururken bu Osmanlı tarihinden bu hikayeyi bize niye anlattın’ diyecektim ki sorumun cevabı da kendiliğinden geldi...
“O kazanmış, bu kaybetmiş önemli değil. Çünkü hiçbir makam, hiçbir mevki kalıcı değil. Kimse aklından çıkarmasın, ‘Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...”

Haberin Devamı

Bir def-i hacete değişilen sarayı, saltanatı neyleyim al senin olsun

Ortaya karışık

Haberin Devamı

Bir- Erotik Siri’ler yolda! Geçtiğimiz günlerde Las Vegas Yetişkin Eğlence Fuarı’nda sergilenen yeni seks oyuncakları büyük ilgi görmüş. Yapay zeka kullanılarak üretilen ve açık saçık muhabbetlere verdikleri cevaplarla ziyaretçileri şaşkına çeviren Real Doll adlı bebekler, 10 bin dolar civarındaki fiyatıyla da dudak uçuklatmış.
İki- David Beckham Hollywood’a göz kırptı! IMDB’ye göre Beckham, yakın arkadaşı Guy Ritchie’nin önümüzdeki yıl vizyona girecek olan “Yuvarlak Masa Şövalyeleri: Kral Arthur” filminde rol alacakmış. Bakalım Beckham’dan İngiliz Malkoçoğlu çıkacak mı?
Üç- “Dadı dadı şimdi o bir dadı!” Britney Spears, ITV’deki bir röportajında “Pop star olmasaydınız, ne yapardınız?” sorusuna tereddüt etmeden “Angelina ve Brad’in altı çocuğunun dadısı olurdum! Bir daha dünyaya gelsem, hiç düşünmeden onlara bakmak için elimden geleni yapardım” diye cevap vermiş. Hay bin köfte, millet Britney olmak ister, Britney ise dadı!
Dört- Brangelina’dan bahsetmişken, gün geçmiyor ki çift hakkında bir ayrılık dedikodusu daha çıkmasın...

Haberin Devamı

Bir def-i hacete değişilen sarayı, saltanatı neyleyim al senin olsun

Hollywood magazin kulislerinde bu aralar ikilinin arasının, zannedildiği gibi maddi sorunlar yüzünden değil, Brad Pitt’in sabah kahvaltısında başladığı alkol nedeniyle açık olduğu konuşuluyormuş. Hatta geçen nisan ayında Brad içkiyi fazla kaçırıp evin merdivenlerinden aşağı yuvarlanınca, Angelina Jolie’nin ambargosuna maruz kalmış. Ama yine de içkisinden vazgeçmemiş, umarım Angelina da ondan vazgeçmez!
Beş- Çin’de şeytan artık Zara giyiyor! Forbes’a göre Çin’de 2014 yılında 49 mağazası bulunan Prada, ülkedeki lüks markalara olan ilginin hızla azalması sonucu satış noktalarının sayısını 33’e indirmiş. Bunun yanında Zara gibi hızlı tüketim moda markalarının şube sayılarının artması “Şeytan Prada Giyer” deyiminin zamanla tüm dünyada değişeceğinin alameti gibi...

Haberin Devamı

İşte bu da benim yazlık karışık kasetim

A Yüzü
1) Demet Akalın- Ders Olsun*
2) Ajda Pekkan- Yakarım Canını
3) Gülşen- Parti Kur Oy Vereyim
4) MaNga- Mihriban
5) Hande Yener- Sebastian

B Yüzü
1) Nilüfer- Haziran Vakti
2) Ayşegül Aldinç- Bir Tek Gördüğüm
3) Mabel Matiz- Gel
4) Kenan Doğulu- Halil İbrahim
5) Serkan Kaya- Onursuz Olmasın Aşk
Not*: “İzzet çıkmamış şarkıyı neden kasetine koydun?” demeyin, “Ders Olsun”u stüdyoda dinledim.

Yazarın Tüm Yazıları