Paylaş
Elif, annesinin pişirdiği keşkek çorbasının öyküsünü anlatıyor:
Sevgili annem Şafak Hanım yemek pişirmenin y’sini bilmez. Çocukluğumda anneme dair beni en çok şaşırtan iki husus vardı. Birincisi, Ankara'da yaşadığımız mahalledeki tüm anneler evli ve ev hanımı iken benim annem dul ve çalışan bir anneydi. İkincisi, etraftaki tüm anneler birbirinden leziz yemekler pişirirken, benim annem en basit yemek tarifini bile sağolsun beceremezdi. Bu konu evde sürekli konuşulurdu. Hatta anneannemler beni kızdırmak için “annen çorba bile yapamıyor” derdi. Bir keresinde, ilkokul öncesi yaşlardayım, annemi şöyle savunduğumu hatırlıyorum: “Olsun yemek yapamıyor ama salata yapabilir.” Oradaki “yapabilir!” vurgusu önemli. Annem sabah erkenden işe gider, akşam geç vakitte işten gelirdi. Salata yapmaya vakti de takati de olmazdı açıkçası. Ben bu durumun farkına varmış olmalıyım ki “salata yapabilir!” diye savunuyordum onu; hani bir potansiyele, gözardı edilen bir ihtimale dikkat çekercesine, belki bir gün manasında…
Hem bende hem annemde iz bırakan, hala bizi güldüren ortak bir anımız var. Annem diplomat olarak görev yapmaya başlayınca ilk görev yeri olan Madrid’e beraber gittik. O zamana kadar anneannemin harikulade yemeklerini yemeye alışmışım. Madrid’de annemle başbaşa kalınca anladım ki o asude mutfak kültürü geride kaldı. Artık her akşam sandviç, hamburger filan yiyoruz. Bir gün telefonda anneannem sordu, ‘yavrum, en çok hangi yemeği özledin, yapayım da sana göndereyim.’
Şakaydı tabi, ama ben cocuk heyecanıyla atıldım hemen: “Keşkek!”
Demek en çok anneannemin çok iyi yaptığı ve pişirmesi tam tamına 12 saat süren keşkek yemeğini özlemişim! Bunun üzerine İspanya’ya keşkek tarifi ve keşkeklik özel buğday gönderildi. Annem kolları sıvayıp mutfağa girdi herhalde senelerdir ilk defa. Uğraştı, didindi, içeriden şangır şungur sesler geliyor.
Neyse her şeyi hazırladı. Salonda nefesimizi tuttuk, heyecanla pişmesini bekliyoruz.Bir saat sonra düdüklü tencereyi açtık; içinde tuhaf renkli bir sıvı yüzmekte. Sıvının altında birkaç zavallı buğday tanesi, ezilmiş et parçalarına tutunmaya çalışıyor. Velhasıl, anneannemin o güzelim çömlekte keşkek yemeği, annemin elinde tuhaf bir buğday çorbasına dönüşmüş. O zaman Şafak Hanım gülerek bana döndü: “Bak işte bundan böyle annem çorba yapmayı bilmiyor demezsin.”
O gün bugündür severim keşkek çorbasını.
Paylaş