Güncelleme Tarihi:
Sizi bilmem ama ben operayı çok ama çok severdim. Bebekliğimden beri şarkı söyleyen insanlara aşkla karışık bir tutku ile bağlandığımdan mı nedir; bu olağanüstü şarkıları yüreğimde yeşertirdim.
Bu tutku, bilmem kaçıncı Eurovision şarkı yarışmasına kadar sürdü. TRT nam garibe-i hilkat, zamanın birinde Çetin Alp diye bir zat-ı muhteremin ‘‘İşte Opera’’ adlı sözde şarkısını Eurovision şarkı yarışmasına gönderdi.
Ve bu zat-ı muhterem, işini ciddiye aldı. Eurovision'da, ‘‘İşte Opera’’ diye -af edersiniz- danalar gibi böğürdü.
Şarkının içinde birkaç adet Türkçe kelime vardı ama, gerisi hep gâvurcaydı.
Böylece gâvurların Türk kültürüne hayran olmaları TRT'nin akl-ı evvellerince isteniyor olmalıydı. Ancak gâvurlar bu ince mi ince düşünceden habersizlerdi.
Benim de dinlemek gaflet ve dalaletinde bulunduğum bu korkunç faciayı ıstırap içinde dinlediler ve elbette hiç puan vermediler.
Popomuza tekmeyi attıkları gibi geri döndürdüler.
* * *
Ben o sözde şarkıyı arzum hilafına dinledikten sonra operadan soğudum.
Opera Bale Basın Danışmanı gelinimiz, güzelim kızım Mehtap Sarıkaya'nın davetlerini sürekli geri çevirdim.
Aspendos'ta üç günlük gezi ve opera dinleme çağrılarına bile kulak tıkadım. Mazeret üstüne mazeret ileri sürdüm.
Birbirimizi sürekli canımızdan bezdirdiğimizle kaldık.
Ve hasılı kelam, yeşil gözlü sarı saçlı Mehtap, bu sene beni davet etmek gereğini bile duymadı. Buna pek sevindim.
Velakin, Aspendos'ta Verdi'nin ‘‘Aida’’ operasının sergileneceğini ve gösterinin muhteşem olacağını birtakım hınzırlar kulağıma fısıldadılar.
Yanıma muhterem refikamı da alarak Antalya'ya avdet ettim.
Yıllar sonra bir operayı gizlice bir hırsız gibi izlemenin keyfine varmak istedim.
* * *
Protokol davetiyeleri Falez Otel Halkla İlişkiler Müdürü eski çalışma arkadaşım Dilek Önder'ce temin ve birkaç otomobille Aspendos istikametine haraket edildi. Ben, refikam, Dilek, annesi, annesinin komşusu, Falez Otel Genel Müdür Yardımcısı ve refikası ile kalabalık bir grup oluşturuyorduk.
Unutmadan, Falez Otel Royal Club sorumlusu esmer güzeli Nermin Sümer ve bir de Power FM'den türedi bir oğlan da grupta idiler.
Ne yazık ki geç kaldık. Vardığımızda yerler dolmuştu.
Gösteriyi üç metre kadar yüksekte uçurum misali bir yerden izledik. Tam dört saat ıstırap içinde kıvrandık. Aşağı düşme tehlikesine direndik.
Amma velakin saniye kaçırmadık. ‘‘Aida’’yı adeta yudumladık.
Gösteri bitince kendi kendime ‘‘İşte Opera’’ diye mırıldandım.
Smokinler içinde ön sıradan opera seyretmek kolaydı.
Aslolan, ıstırap içinde zevk ve mutluluk duymaktı.
Müziği aşk acısı yaşarcasına yudumlamaktı.
Ve sonunda ellerini parçalarcasına alkışlayacak gücü bulmaktı.
Asla unutulmayacak olanı yaşamaktı.