İsmet Solak: Nereden nereye geldik!

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

EVDE TV haberlerini izliyorum. Af yasası tartışılıyor. Mahkum aileleri seviniyor. Mağdurlar perişan, ağlıyorlar!

Birden tanıdık biri görünüyor... Fidan gibi evladını hunharca işlenen bir cinayette yitiren, acısı her gün artarak derinleşen dostum Metin Sertoğlu.

İsyan ediyor... Metin konuştukça, boğazım düğümleniyor.

Eşim elimi sıkıyor. Dayanılır gibi değil, hıçkıra hıçkıra ağlıyoruz.

Durduk yerde birinin aklına af geliyor. Ve sırf bu yüzden yasa çıkıyor.

Metin'in göz pınarları kurumuş, isyan ediyor:

- Çıkartanı da, çıkaranları da Allah'a havale ediyoruz.

* * *

Olup bitenleri endişe ve kaygıyla izliyoruz.

Bankalar batıyor, piyasa karışıyor, borsa çöküyor, faizler çıldırıyor...

Ekonomi dibe vurmuş; IMF 10 milyar dolar kredi açınca, ‘‘Tarihi Başarı’’ diye manşetler atılıyor. Bizler, başarının sırrını da anlayamıyoruz.

Kendime yüksek sesle, ‘‘Atatürk olsaydı ne yapardı?’’ diye soruyorum.

Mustafa Kemal Palaoğlu'nun bir TV programımda anlattığı, Cemal Çelebi Granda'nın anılarındaki çarpıcı olayı anımsıyorum:

‘‘Bir gün Atatürk, o dönemin Maliye Bakanı'nı sıkıştırıyordu. Her şeyi göze aldım, kulak misafiri oldum. Atatürk'ün kızkardeşinin eşi o günlerde, küçük çapta bir sanayici. O yılların ölçüleri içinde.

Atatürk soruyordu:

- Vergisini veriyor mu?

Maliye Bakanı:

- Veriyor Paşam.

Atatürk, üsteliyordu:

- Tam veriyor mu?

- Tam veriyor Paşam.

Atatürk, diretiyordu:

- Olmaz, olmaz!

Maliye Bakanı şaşırıyor, işin nereye varacağını kestiremiyordu:

- Anlayamadım Paşam, ne emrediyorsunuz?

Atatürk, talimat veriyordu:

- Çok ağır vergiler koy ve bıraksın bu işi. Meşru yollardan da olsa, bir gün zengin olabilir. Halk ne der sonra bana? Ben varken aç kalmazlar.’’

* * *

Şu devlet anlayışına bakın:

- Halk ne der sonra?

Cemal Granda devam ediyor:

‘‘Birkaç ay sonra gazetede okuduk; adam bütün işlerini tasfiye etti.’’

Cumhuriyet'in 10. yılında, ‘‘Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan’’ diye yeri göğü titreten bu millet, bugün sadece olup bitenleri seyrediyor.

Merhum Halil Tekin Bucaklı, boşuna yakarmıyor:

‘‘Uyan Çakırım uyan, sanki/ Uyan zamanın geldi...’’

Yazarın Tüm Yazıları