Paylaş
ADALET Bakanı Prof. Hikmet Sami Türk, 5 Aralık akşamı, köşe yazarlarına bir yemek vermişti. Af henüz çıkmamıştı. Arkadaşımız Ömer Tarkan, 42. güne ulaşan ölüm oruçlarıyla ilgili olarak şunu sordu:
- Sayın bakan, ölüm orucu talimatı verenleri enterne edemiyor musunuz?
Bakanın yanıtı, kanımı dondurdu:
- 165 milyon lira maaş alan bir memuru, oraya nasıl sokarız?
Bu yanıt, aslında kanıttı.
* * *
Af, ülkenin huzurunu bozdu. Düğme değil düğüm buydu!
ANAP'lı Yücel Seçkiner'i liseden tanırım. Sevecen, babacan ve candan biridir. Af çıktıktan sonra eve gitti ve eşinin öfkesiyle karşılaştı:
- Bu yasaya nasıl oy verdin? PKK'ya yataklık yapanları nasıl affettin?
Seçkiner, sabah doğruca Kamran İnan'ın odasına gitti:
- Ne yapacağız Sayın İnan? Sen bizim duayenimizsin!
Beş dakika içinde oda dolup taştı. Şu konu tartışıldı:
- Milletvekilliğinden istifa etsek, ülkeyi kurtarabilir miyiz?
* * *
Artık zamanı gelmişti. Demokrasiyi korumalıydık. Bunu yazdım.
Mustafa Kemal Palaoğlu, bu yazılarımla ilgili aradı ve benim için ‘‘en büyük mükáfat’’ sayılan sözlerle kutladı:
- Dün Meclis'e gittim. Herkes son iki yazınızı konuşuyor. Yurtseverlik, vatanseverlik ve vatanperverlik yerine kullanılıyor. Sizin ‘Zamanı geldi’ ve ‘Aman dikkat, uyanık olalım’ yazılarınızdaki uyarılar vatanperverliktir.
Prof. Onur Kumbaracıbaşı aradı:
- Devam et. Millet, buradan gönlünü yelpazeliyor.
Ertuğrul Günay telefon etti:
- Doğru zamanda, doğru tavır koydunuz. Ama sonrasını göremiyorum.
Fikri Sağlar'ın yorumu ilginçti:
- Son yazılar yüreğimize su serpti. Polisin attığı sloganlar tehlikenin sınırıydı. Son olaylar ise, iki yıldan beri uygulanan ekonomi politikalarının başarısızlığını ve yarattığı sosyal patlamaları ortaya koydu.
* * *
Ölüm orucu pazarlıklarına isyan ettim. İçerde, ölümle pençeleşenle değil de onları ölüme itenlerle konuşuyorlar, isteklerini devlete dayatıyorlardı.
Ertuğrul Özkök harika yazdı. ‘‘İçerdeki arkadaşlar’’ diyorlardı.
Özkök'e kızanlar, önce kendilerine baksın! Dün de, ‘‘Cezaevi eyleminde arabuluculuk yapan biri, örgütün dışardaki kanadının çok baskı yapmasından yakınmış’’ diye yazdı. Kral çıplaktı! Gerçek, işte buydu!
Huzur böyle bozuldu. Önceki gece TV haberlerini izleyen eski senatör Servet Bora, polisleri, çatışmaları, AB ve NATO ile ilgili olumsuzlukları, Kürtçe TV tartışmalarını, Apo ile ilgili AİHM kararını duyunca dayanamadı:
- Atatürk Türkiyesi'ne hiç yakışmıyor bunlar!
Oğlu Tarhan sordu:
- Atatürk sağ olsaydı, ne yapardı baba?
- Yeniden Samsun'a çıkardı. Hiç vakit geçirmeden ikinci kez çıkardı!
Paylaş