İsmet Solak: İadei itibar...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Ben, 1459 eski Harbiyeli'den biriyim... Bizler, 20/21 Mayıs 1963 olaylarından sonra askeri mahkemede yargılanıp aklanmıştık. Darbe ile anıldık, ama darbeci olmadık! İdari bir karar ve salt disiplin açısından okulumuzla ilişkimiz kesilmişti. Ne devletimize küstük, ne Türk Silahlı Kuvvetleri'ne kırılıp kızdık. Hep Harbiyeli kaldık.

Birbirimizden hiç kopmadık. Hiç değişmedik. Riya, yalan, dolan bilmedik. Yolsuzluklara karşı çıktık. Dürüst kaldık, haksızlıklara karşı direndik.

Üstün Akkaş, derneğimizin başkanı. Çok çalıştı, çok zengin oldu... Ama, içinde hep Harbiye özlemi vardı. Ve çocukları yılarca aynı şeyi soruyordu:

- Baba, ne zaman Harbiye Marşı çalsa ağlıyorsun... Ne zaman bir merasime gitsen, dalgalanan bir bayrak veya ekranda Atatürk'ü görsen ağlıyorsun...

- Ne yapayım yavrum, bizim mayamız bu... Ben, Harbiyeli'yim!

- Peki, sen kendini Harbiyeli sayıyorsun da, onlar neden saymıyor?

Uğradığımız haksızlık, işte bu hassas çizgide yatıyordu. Hasret bitti.

Hakkı Koşar, karatede şampiyon oldu. Milli Takımı çalıştırdı. Çok sayıda şampiyon karateci yetiştirdi. Bayrağımızı göndere çektirirken sevinçten ağladı. Ama en çok, Harbiye Marşı'nı söylerken gözyaşı döküyordu. O, hálá Kuleli Bandosu'nun önünde, elindeki asayı havada altı kez döndürmek için var gücüyle yukarı fırlatan majörümüz...

Süleyman Genç, Ertöz Vahit Suiçmez, Nizamettin Çoban ve İsmet Ergül de milletvekili seçildiler. Ayrı partilerde, aynı Harbiye ruhunu yaşattılar.

Esenboğa Meydan Müdürü Hüseyin Önder'in gururlu bakışlarında da, TRT'ye yıllarını veren Mehmet Bülbül'ün yaklaşımında da, işyerini bizlere buluşma yeri yapan kuyumcu Cengiz Aydın'ın gözlerinde de aynı sevgiyi bulursunuz.

Erdinç Aytan'ı, Turgay Erdemgil'i, rahmetli Soner Kocabıyık'ı, Aslan Akınay'ı, Enver Şen'i, Mustafa Vural'ı tanısanız aynı coşkuyu tadarsınız.

Genelkurmay Başkanlığı'nın bize verdiği Subay Orduevi ve Askeri Gazino giriş kartlarını malum çevreler istismar etmek istiyor. Her gün küfürlerle halkı kışkırtan, her fırsatta Türk ordusuna çamur atan, laik cumhuriyetin yarattığı ulusal değerleri yıpratan Akit Gazetesi manşet atmış:

‘‘Bu tavır çok tartışılır...’’

Yürekleri vatan sevgisiyle çarpan 1459 eski Harbiyeli'yi, acımasızca ve bilgisizce, 'Cuntacı Marksistler' diye suçluyor. Sınıf arkadaşım Enver Kaya aradı, tepkisinde ve gerekçesinde haklıydı:

- Bunlarla mahkemede hesaplaşalım, bizler sadece Kemalist olduk!

Sadece Kemalist! Evet, bu ülkenin birliği ve bütünlüğü dışında talebimiz olmadı. Özür dilemezlerse, bu zihniyetle adalet önünde hesaplaşacağız..

Geçenlerde bir olay daha yaşamıştım. TV programımı kutlayan eski Genelkurmay Başkanımız emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın sözleri için, ‘‘Büyük onur; bana dünyayı bahşetseler bu övgünün yerini alamaz’’ demiştim. Bir dergide, ‘‘Edep yahu!’’ başlıklı yazıda, beni ezmek istiyorlardı. Güya, aslında kendimi övüyormuşum! Oysa, Karadayı Paşa'nın beni kutlaması yanında eski Habriyeliler için söylediklerinin altını çizmeye çalıştım:

- O devreler çok başarılıydı... Sivil hayatta karşılaşıyorum. O devrenin gençleri gerçekten son derece başarılı oldular... Büyük kaybımız olmuş ordu olarak, silahlı kuvvetler olarak.

Tarihi olayla ilgili bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya kalkışmak, kendini kalem erbabı sayanlara bile, ak sayfalarda kara çaldırtabiliyordu!

Cumartesi sabahı erkenden, bir diğer değerli komutanımız, Genelkurmay eski başkanlarımızdan emekli Orgeneral Necip Torumtay Paşamız aradı:

- 37 yıl sonra da olsa, biraz geç bile sayılsa, aramıza hoş geldiniz. Bu olmalıydı, şimdi oldu. Neden geç oldu, demeyiniz. Aramıza hoş geldiniz.

Kulaklarımda, aile şerefim kadar kutsal bir marş... Hoş bulduk!

Yazarın Tüm Yazıları