Hikmet Abi çuvalladı...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Önce hastalığım duyulmasın istedim, sakladım. Ama, virüs canavarı beni paçavra gibi yerden yere vurunca mecbur kalıp yazdım.

İnsanın çok seveninin olması, aranması çok güzel. Hastalığı unuttum. İlk çiçeğim NTV Program Müdürü İpek Sabuncu'dan geldi. Sonra siyaseti de gazeteciliği gibi hep onuruyla sürdüren Orhan Birgit ağabeyim sitem etti:

‘‘Sana halini sordum, hastalığını benden bile sakladın. Geçmiş olsun. İyice toparlanmadan yataktan kalkma. Bu bir ağabey ricasıdır.’’

Bu rica değil, emir idi. Mustafa Kemal Palaoğlu da çok zarifti:

‘‘Ben seni bir tatil beldesine dinlenmeye gittin sanmıştım. Hastanede olduğunu bilseydim hiç gelip ziyaret etmez miydim? Çok geçmiş olsun.’’

Engin Aydın, Ümit Gürtuna, Erdem Yörükoğlu, Aytekin Yıldız, Sedat Örsel, Ercan Çitlioğlu ve Hüseyin Ak'ın telefonları sözleşmiş gibi peş peşe çaldı. Aynı neslin sıcak dilekleriyle dinlendim. Derken, Esen Ünür aradı:

‘‘Amerika'dan döndüm, ‘İsmet beni neden aramıyor?' diye vallahi kızdım. Hasta olduğunu yeni öğrendim. Sana, bana virüs falan sökmez oğlum!’’

Esen, yeni Star Gazetesi’ne köşe yazarı oldu. Bizler, bir döneme mühür basan ekiptik; Ertuğrul Özkök, Esen Ünür, Nurcan Akad ve ben... Hürriyet'in Ankara Bürosu'nda, camlı bölümde, haber yarışını doruğa taşıyan Dörtlü...

Esen'e ve yeni çıkan gazeteye yürekten başarılar diledim. Tam kapatırken Salim Taşçı aradı. Ödünsüz Atatürkçü'den bir müjde geldi:

‘‘Sorgun'da büyük bir orman diktiriyorum. Yaşayan bir Kuvay-ı Milliyeci olarak, bu ormanda iki ağacın oluyor abi.’’

* * *

Cavit Çağlar, başından beri hastalığımı bilen iki üç kişiden biriydi. Gün aşırı sorup ilgilendi. Enis Safi, ‘‘Neden bana haber vermedin?’’ diye sitem etti. Biz dostuz, haklıydı. Ve telefonu sevgili hemşerime uzattı:

‘‘Sevgili İsmet, ben Necdet Menzir. Virüs mirüs bize vız gelir tırıs gider arkadaşım. Ben Meclis'e geldim, ama içime sinmiyor. Ayıp şeyler.’’

Menzir de listede yok. Ama şu an yeri, aklın durağı. Kara Bomba aradı:

‘‘Ben Emel Aktuğ. Dün Daily News'un yıldönümü için Çankaya'ya çıktık. Cumhurbaşkanımız kulağıma eğilip, ‘İsmet de hasta' deyince öğrendim.’’

Emel, tedavi için Amerika’ya gidiyor. Baba'nın bu ilgisi, insana moral aşılıyor. Uyarılarını ise bazıları ya anlamıyor, ya da anlamazdan geliyor. Hoca-Bacı açısından (!) Sedat Örsel bir fıkra anlattı:

‘‘Ünlü bir antrapolog Kuzey Kutbu'na gitmiş. İner inmez uyarmışlar:

- Bu yıl altı ay gece olacak ve çok soğuk geçecek, tedbir al.

Adam yabancı... Başlamış odun toplamaya. Günlerce odun yığmış ve kutup sakinlerine, ‘Yeter mi?' diye sormuş. Demişler, ‘Büyük Reis bilir' diye. Büyük Reis ise ‘Çok çok soğuk olacak, tedbir al' demiş. Yeniden toplamaya başlamış. Yığınları dizip Reis'e, ‘Şimdi yeter mi?' diye sormuş. Reis, ‘Yetmez.. Çok, çok, çok soğuk olacak, daha fazla tedbir al' deyince adamın tepesi atmış, ‘Nerden biliyorsun?' diye sesini yükseltmiş. Reis kafasını kaldırıp bilim adamına yanıt vermiş:

- Beyaz adam çok odun topluyor da ondan anladım...’’

* * *

Erbakan Hoca sadece Meclis'le değil koca ülkenin kaderiyle oynuyor. Şu Meclis'in haline bakın! CHP'li Altan Öymen, ‘‘Bu terazi, bu sıkleti çekmez. Bu Meclis bu kadar taktiği ve oportünizmi çekemez’’ diye ne güzel söyledi.

En çok, TBMM Başkanı Hikmet Çetin'in çizdiği başkan portresine üzüldüm. Hikmet Çetin, bizler için önemli biriydi. Onu çok severdik. Uluç Gürkan da kendisini çok uyardı. O, Erbakan'ın taktik oyunlarına itibar etti. Toplantı gerekçesi reddedildi, Hikmet Abi birleşimi kapatamadı. Ne hazindi!

Gürkan'a ‘‘Neydi Hikmet Abi'nin o hali?’’ diye sordum. Üzgündü:

‘‘Hikmet Abi çuvalladı’’ dedi.

Gerçekten de, bir çuval inciri berbat etti.



Yazarın Tüm Yazıları