Paylaş
Yeni yıl, yeni umutlar taşıyor. Ama, geçen yılı düşünmek bile umutları kırıyor. Geçen yılı bir hatırlayın; önce rejimin üstüne tüneyen irtica tehdidi, sonra bitmeyecekmiş gibi artan bir gerilim.
Ve değişimin olumlu izlerine doyamadan milletin üstüne çullanan hayat pahalılığı. Çekişme ve çatışma ortamında; karalama, kavga ve düşmanlık.
Cumhurbaşkanı Demirel bir sohbette, ‘‘Husumet ve düşmanlığın sonsuzluğu yoktur’’ demişti. Ve eklemişti: ‘‘Kinin de ebediliği olmaz.’’
Kin ebedi olsa, orada demokrasi de iğreti kalır. Cumhurbaşkanı bunu da vurgulamıştı:‘‘İğreti demokrasi olmaz beyler!’’
Güzel şeylere bakmak ve güzeli görmek büyük önem taşıyor. Demokrasi ile güzeli yaşamak, demokrasiyi güzellikleriyle yaşatmak önem kazanıyor. Can dostluğu güzellik temeline oturtursak, tadına varılmıyor.
Cumhurbaşkanı Demirel'e bir gün, ‘‘Eskiden sizinle hep ters düşüyorduk. Neden geç biliştik?’’ diye sordum. Gülerek, ‘‘Geçmişi koy getsin, şimdi burdayız ya!’’ karşılığını vermişti. Haklıydı... Demirel ve Dünya adlı belgeseli incelerken bunlar aklıma geldi. Demirel, Demirel'i burada anlatırken bir yerinde şöyle diyor:
‘‘Hep vatandaşım için çırpındım durdum. Türkiye'nin her tarafı imar olsun, inşa olsun, bu ülkenin insanları mutlu olsun; hem hür, hem mutlu olsun, tok olsun, iş-güç sahibi olsun, çocukları okusun, hastaları hekim ve ilaç bulsun, başlarını sokacak yuvası olsun diye çırpındım, didindim durdum. Ovaları sulansın, köyleri ve kasabaları aydınlansın, dört bir yanında tüten fabrika bacalar olsun istedim.’’
Bunları istemeyen Türk var mıdır? Bu uğurda çırpınmayan insan yurtsever olabilir mi? Kalkınmış bir Türkiye'yi, insanları tok, kentleri imar olmuş bir Türkiye'yi istemeyen birine vatandaş denir mi?
Farklı düşünce yapısında olsanız bile, bu yurt sevgisinde; aynı yer ve aynı yürekte buluşuveriyorsunuz. Bu ülkede, insanların etnik yapılarına bakmadan, ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ diye haykırabilecekleri durak işte bu. Neden bir başka durak aranıyor? Kavga yasaklara karşı, demokratik haklar için yapılır. Kin ve husumet için değil. Demirel ve Ecevit gibi yasaklı siyasetçiler bu kavgayı verip geldiler. Demirel anlatıyor:
‘‘Antalya meydanına sokmadı bizi. Girmek isteyenlere coplar indi. 'Biz bu meydana gireceğiz' dedik ve girdik. Şimdi orası demokrasi meydanıdır.’’
Sokmayan ve sokturmayanlar utansın! Demirel devam ediyor:
‘‘Erzurum'da da öyle olmadı mı? Erzurum'un Hayvan Pazarı'nı bize tahsis ettiler eyi mi! Hayvanlar satılmış, ama pislikleri duruyor. 'Bu vilayete gireceğiz biz' dedik ve girdik. Girmedik mi?’’
Demirel, sohbetin sonunu şöyle bağlıyor:
‘‘Eseri olmayanın yerinde yeller eser. Her zorun sonunda bir kolaylık gelir. Ve iyi niyetin bir mükafatı vardır.’’
Bir Baba'ya bak, dön o şimdikine bak! Şimdiki kırıp döküyor. Ve yanında sırf seçim endişesi ile susup oturanlara bak! Onları seyrettikçe insanın midesi bulanıyor. Emin Çölaşan'ın dediği gibi insan haykırmak istiyor:
‘‘Ulan bir defa da Meclis'e girme be! Giremezsen ölür müsün? Dünya batar mı? Bir defa olsun, haysiyetli olmayı denesen erir misin be!’’
Haykırmaya fırsat kalmıyor. Baba, yine hoşgörüyle soruyor:
‘‘Biz ne diyoruz? Türkiye daha iyi idare edilmelidir, edilmesin mi?’’
Paylaş