Paylaş
Üç günlük Orta Asya gezisinde beş saat uyumadık. Aklımız, kulağımız Türkiye'de idi. Korkmaz Yiğit bombasının tahribatını merak ediyorduk. İlk gece Arena'dan Başbakan Mesut Yılmaz ile CHP lideri Deniz Baykal'ı izledik. Türkmenistan saatiyle sabahı ettik.
Ertesi sabah diplomatlar, danışmanlar, heyette kim varsa; iş adamları ve gazeteciler daha çok beni soru yağmuruna tuttular: ‘‘Hükümet düşecek mi? Baykal ne yapıyor?’’ Baykal'ın yaptığı ortadaydı. Ama işadamlarının da dikkatini çekmişti, ekrana yansıyan yüz ifadelerinde, ‘Sinsi sinsi, fırsatı bulmanın sevinci ile müstehzi bakışlarla’ gülüyordu.
* * *
Biz güzel olayların akışı içinde oradan oraya koşturuyorduk. Bu yörelerde inanılmazı başaran Türk girişimcilerini hayranlıkla ve gururla izliyorduk. Bu arada Türkmenbaşı son gün Barış Manço'yu bir salona çağırdı. İçeride 350-400 öğretim üyesi vardı: ‘‘Al bu şehadetnameyi, artık bizim profesörümüzsün.’’
Barış Manço benim yaşımda. İkinci Dünya Savaşı sırasında doğan nesiliz. Elindeki ‘şehadetname’ yazan diplomada ‘Türkmenistan Milli Konservatuvarı’ profesörlük unvanı yazıyordu. Türkmenbaşı kolundan tutup, ‘‘Bu da pasaportun, artık buralı oldun’’ dedi ve ekledi:
‘‘Evin, okulun, toprağın, pasaportun, şehadetnamen hazır. Evinde Türkmenkızı gelin de seni bekliyor.’’
Ve kucaklaştılar. Bunlar güzel olaylardı. Profesör Fikret Türkmen ile de sınıf arkadaşıyız. Eski Harbiyeli, şimdi Ege Üniversitesi Türk Dünyası Enstitüsü Müdürü. Yıllar sonra bu heyette karşılaştık. Hasret giderdik.
Fikret Türkmen de Türkmenistan pasaportu taşıyor. Manas Destanı, Manas Üzerinde İncelemeler, Türkmen Şiirleri ve ünlü Kazak Şairi Olcas Süleyman'ın Aziya adlı eserini bize kazandırmış.
Türk dünyasındaki ünlü eserlerin Türkçe'ye aktarılması ve yayınlanması projesini Fikret başlatmıştı. DPT'den 100 milyarlık destek sağlayıp 2006 yılına kadar 140 cilti bulacak bir seri hazırlıyor. Türkmenistan'da tanımadığı bilim adamı yok:
‘‘Önce Türk Destanları üstünde çalışıyorum. Ardından bunların metinlerini yayınlayacağız. Sırasıyla halk hikâyeleri ve komşu ülkelerin Türk destanları ile ilgisini kazandıracağız. Böylece gelecek kuşaklara ortak Türk kültürünü aktarmış olacağız.’’
Romancı bunlardan roman yapar, müzisyen bestesini, tiyatro yazarı eserini tamamlar.
Gurur verici bu tablo içinde gezinin son gününe geldiğimizde o müthiş haberi duyduk: ‘‘Apo yakalandı.’’
Sevinci bir görmeliydiniz. Bir beladan kurtulmanın coşkusuyla kucaklaşanlar vardı. Metin Yalman tüm ajansları toparlıyor, Elçi ve Özel Kalem Müdürü Rafet Akgüney notları yetiştiriyor, danışmanlar Mehmet Ali Bayar ve Feridun Sinirlioğlu değerlendirme yapıyorlar, Prof. Osman Müftüoğlu, ‘‘Bu haber hepimizi zafer sarhoşu yapar’’ diye bize takılıyordu. Şükrü Çukurlu Emniyet'i, Necati Özdoğan Köşk'ü, Başyaver Reha Taşkesen İstihbarat'ı arıyordu. Ve herkes bu gelişmeden sonra ‘‘Deniz Baykal bu ortamda ülkeyi hükümetsiz bırakacak mı?’’ sorusuna yanıt arıyordu.
* * *
Sabaha karşı Türkiye'ye döndük. İstanbul'a geçtim. Oradan da kuzenim Ozan'ın düğünü için Kırklareli'ne... Herkes bu soruya yanıt arıyordu. 25 yıldır İsviçre'de yaşayan Yozgatlı Erdinç Kartaloğlu önüme çıktı:
‘‘Sizin sürekli okuyucunuzum. Resminizden tanıdım. Baykal hükümeti düşürecek mi?’’
Halkın bu hissiyatı Deniz Bey'e ulaşmıyor mu? Deniz Bey bunları duymuyor mu?
Paylaş