Paylaş
Teoman Erel'i ölümünün 5. yılında kabri başında anarken, eşi Neşe Erel, bizlere bir eksikliği hatırlattı:
‘‘Tüm yakın arkadaş ve dostlarına söylüyorum; Teoman'ın adı hiçbir yere konulmadı. Birlikte düşünüp harekete geçmeniz gerekir.’’
Yüreğim ezilmişti. Anka Ajansı'na yıllarını veren Ali Polat müjde verdi:
‘‘Çankaya Belediyesi harekete geçti abi. Bana sordular. Ben de, 2. Basın Sitesi'nin bulunduğu sokak veya 3. Basın'ın köşesindeki parkı söyledim.’’
Ne güzel olur, yakışır. Teoman'ı yaşatacak bir park ya da bir sokak adı.
Zaten yaşıyor. Cumartesi günü oğlu Hasan Erel evlendi. Doktor eşi Hale ile Angora evlerindeki Bahçe Bar'ın merdivenlerini inerken dikkatle baktım.
Tıpkı babası... Teoman'ın yürüyüşü, bakışları, tebessümü...
Devlet Bakanı Fikret Ünlü ile nikáh masasına yaklaştık. Ünlü de Hasan'a bakarak, ‘‘Hık demiş burnundan düşmüş. Hasan'a bak, Teoman'ı gör’’ dedi.
Neşe Erel, bir tatlı telaş içinde koşuşturuyordu. Küçük oğlu Remzi ise annesini sakinleştiriyordu. Teoman, sanki biraz sonra çıkıp gelecekti!
Nikáhı, Çankaya Belediye Başkanı Haydar Yılmaz kıydı. Tanıklar da yakın tanıdıklardandı; Altan Öymen ve Emin Çölaşan...
Altan Abi, siyasi kimliğinden çok önce, Anka Ajansı'ndan patronumuzdu.
Teoman Genel Yayın Müdürü, ben Parlamento Şefi'ydim. 70'li yıllara damga vuran ANKA'yı bir avuç insan büyüttük. O dönemde kimler yoktu ki:
- Altan Öymen, rahmetli Örsan Öymen, Teoman Erel ve Adem Yavuz, Müşerref Hekimoğlu, Erdal Çetin, ben, Uluç Gürkan, Nuri Çolakoğlu, Ali Polat, Yalçın Küçük, Gül Önet, Ahmet Tan, Füsun Özbilgen, Eşref Erdem, Vecdi Seviğ, İlham Kırklar, Hayri Birler, Raşit ve Nursel Gürdilek, Mustafa İstemi, Süleyman Coşkun, Zekai Durmuş. Yaşar Gören ve İstanbul Temsilcimiz Ayşegül Dora...
Nikáhtan sonra o mücadeleli yılları andık. Altan Abi, gülerek anlattı:
‘‘İçlerinde İsmet, Erdal gibi birkaç CHP'li vardı. Diğerleri 12 Mart'ta içeri girip çıkan, solun her renginden insanlardı. Ama habere yansımazdı.’’
Altan Öymen, rahmetli Teoman'ın da büyük ustalığı ile hem bu ekibi tıkır tıkır çalıştırdı, hem de müthiş üretken bir ajans yarattı.
Şimdi CHP'yi de aynı uyumla neden yönetemesin?
* * *
Çoğumuz ANKA'da haberci, ayrı ayrı gazetelerde ise köşe yazarıydık.
Nikáhtan önce bir süre Ali Dinçer, Emin Çölaşan, Altan Öymen, Müşerref Hekimoğlu, Enis Tütüncü, Levent Demirsoy, Haydar Yılmaz ile sohbet ettik.
Devlet Bakanı Fikret Ünlü ise Sinop'tan son hızla gelip törene yetişti.
Biraz ilerde Ümit Teoman, Önder Aker ve Yılmaz Gümüşbaş eski günleri yad ediyorlar, yan masada ise TGRT'yi her kesimde izlenir hale getiren Ali Baransel, TRT Haber Dairesi Başkanı Okay Gönensin ve halefi Savaş Kıratlı ile özlem gideriyorlardı.
Teoman Erel'in akrabası olan Mehmet Ohri, ‘‘Sana Derya'nın selamı var, Atatürkçü çizgini ve son yazılarını kutluyor’’ dedi. Bu selamlar biraz da, ‘geç kalmadın mı?’ anlamına sitem kokuyordu.
Tüm sohbetlerin odağında Hikmet Uluğbay vardı. Sevenleri çoktu. Ben de çok seven ve basında çok samimi görüştüğü birkaç kişiden biriyim.
Uluğbay, sanıyorum çok doldu. Temiz duygularının dürtüsü ve onurunu korumak amacıyla tetiğe asıldığını düşünüyorum. Başka senaryolar olamaz mı?
- Maliye Bakanı Sümer Oral, ‘Hazine, Maliye’ye bağlanmalı' dedi. Aynı gün, ANAP Lideri Mesut Yılmaz, ‘Bana bu belgeyi Taner değil Uluğbay verdi’ diyerek yorumlara neden oldu. Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan'ın, ‘İzine çık’ derken üslubu neydi? Özkan ile Oral hısım olduğu için, Uluğbay alındı mı?
Dürüstlük abidesini bunalıma sevk eden bir şeyler vardı, ama neydi?
Paylaş