Paylaş
6360 sayılı kanunla sadece 13 yeni büyükşehir belediyesi yaratılmadı; artık toplamı 29’a ulaşan büyükşehir belediyesi ile yönetilen illerimizde ‘il özel idaresi’ denen sistem de kaldırıldı.
‘Yahu bize ne’ dediğinizi duyar gibiyim ama eğer bu 29 ilden birinde yaşıyorsanız, sizi çok ama çok yakından ilgilendiren bir konu bu.
Büyükşehir olmayan, dolayısıyla hala ‘İl özel idaresi’ne sahip olan 52 şehrimizde, Ankara’dan şehir hizmetleri için aktarılan paralar valinin başkanlığındaki il özel idaresi tarafından belirlenen önceliklerle harcanıyor. Yani, biz belediye başkanlarını ve belediye meclislerini seçiyoruz ama mali anlamda büyük ölçüde onun elini kolunu bağlıyoruz.
Ayrıca bu şehirlerde valilere gerekirse belediye bütçelerini veto etme hakkı dahil pek çok hak veriyoruz. Bunlar, ‘Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki vesayeti’ olarak adlandırılıyor; hem de Anayasamızda!
Büyükşehir belediyesi ile yönetilen şehirlerimizde artık il özel idaresi olmayacağı için, vergi gelirlerinden toplanıp şehirlerimize gönderilen paranın hangi önceliklerle harcanacağı artık Belediye Meclisleri tarafından belirlenecek. Valinin vesayeti geçmişle kıyaslandığında bu şehirlerimizde çok azalıyor artık.
Ankara’dan atanan ve şehirlerde düne kadar seçilmiş yetkililerin üzerinde vesayet uygulayan Valiler, 30 Mart 2014’te yapılacak seçimden sonra artık sadece ‘Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı’ adıyla görev yapacak bir heyetin başkanı olacaklar. Bu heyet, merkezi yönetimin o ilde yapacağı yatırımların koordinasyonu ve izlemesinden sorumlu olacak.
Bu yapılanın anlamı, ülkemizde büyükşehirle yönetilen (nedense henüz sadece) 29 ilin ülkenin geri kalanına göre yerel demokrasiyi bir nebze daha fazla tatması olacak.
Tabii yerel demokrasinin de buna göre kendini uyarlaması gerek. Yani artık belediye meclisleri çok ama çok önemli yerler, bir anlamda ‘şehir parlamentoları’ olacak. Bu toplantıların medya tarafından daha yakından izlenmesi, şehirle ilgili alınacak kararların kamuoyu bilgisine daha fazla sunulması gerekecek.
Büyükşehirlerimizde her zaman Ankara’nın dediği olmayabilecek; özellikle muhalefet partilerinin çoğunluğu oluşturduğu belediye meclislerine Ankara’nın sözünü geçirmesi pek mümkün olmayacak.
Önümüzdeki yerel seçimde işte bunu seçeceğiz.
Yerel seçimi belediye başkanından ibaret sanmamak lazım. Başkan kadar önemlisi Meclis seçimi olacak ve bu iki seçim birbirinden ayrı yapılıyor, unutmayın.
Özellikle büyükşehirlerde seçmenin beğendiği adaya başkan olarak ama şehirle ilgili genel tutumunu onayladığı partiye de Meclis Üyesi olarak oy verebileceğini, zaten geçmişte de yer yer böyle farklı seçimler yapıldığını hiç unutmamak gerek.
Kim bilir belki bu seçimde Belediye Meclisi için ayrı başkanlık için ayrı kampanya yürüten partilerimiz ve adaylarımız da ortaya çıkar. Ve keşke belediye başkanlarımızı da iki turlu seçimle seçmeye başlasak.
Ülkemizde demokrasi yerelleştiği, yerel yönetimlerimiz Ankara vesayetinden bağımsızlaştığı ölçüde ülkemiz de demokratikleşecek.
Ama 6360 sayılı yasayı okuduğunuzda, Ankara’nın kolunun ne kadar uzun olduğunu, bir ortak TV anteni dikmek veya baz istasyonlarına izin vermek için bile Ankara’ya soru sormak, hatta onay almak gerektiğini görüyorsunuz.
Yani demokrasimizin yerelleşmesi ve Ankara vesayetinin bitmesi için daha çok yolumuz var.
Nereler büyükşehir oldu?
Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Mardin, Kahramanmaraş, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van 6360 sayılı yasayla 30 Mart 2014 seçimiyle birlikte büyükşehir statüsüne kavuştu.
Böylece, Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Sayarya ve Samsun’la birlikte 29 ilimiz, ülke nüfusunun ise yüzde 70’e yakın bölümü büyükşehir statüsünde yönetilmeye başlanacak.
Paylaş