Paylaş
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hâlâ meydanlarda övünerek anlattığı bu yasaklama, Başbakan’ın keyfi bir kararıyla alınmadı. Yasal dayanağı vardı; yürürlükteki 5651 sayılı ‘İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’ adını taşıyan kanun gerek Ulaştırma Bakanı’na ve gerekse Telekomünikasyon İletişim Başkanı’na resen internet sitesi yasaklama hakkı veriyordu.
Merak ettim, baktım. 5651 sayılı Kanun, Türkiye’de iç siyasetin belki de en civcivli, en karmaşık döneminde kaşla göz arasında çıkarılmış bir kanun.
Tarih 4 Mayıs 2007. Hatırlayın o günleri, Meclis’in cumhurbaşkanı seçmesi Anayasa Mahkemesi’nin sadece üç gün önce, 1 Mayıs’ta açıkladığı kararla engellenmiş; bir hafta önce 27 Nisan’da hükümet muhtıra yemiş; bu arada acil genel seçim için düğmeye basılmış ve Meclis erken genel seçimlerin 22 Temmuz’da yapılmasına karar vermiş; anayasanın değiştirilip cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için de Meclis’te görüşmelere başlanmış...
İşte bütün o hercümerç içinde Meclis 4 Mayıs 2007 Cuma günkü 99. bileşiminde saat tam 19.17’de interneti kısıtlayan kanunun maddelerini görüşmeye başlıyor. Toplam 14 maddeden oluşan kanun üstünde yapılan çok az görüşme ile ve bir saatten bile kısa zamanda Meclis Genel Kurulu tarafından kabul ediliyor. Kabulün ardından Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım teşekkür konuşması yapıyor, Meclis bir-iki işini daha bitiriyor ve o gün görüşmeler saat 20.16’da bitiyor.
Düşünün, memleket darbe ortamında, genel seçim kararı alınmış, cumhurbaşkanı seçilememiş, iktidarla muhalefet gırtlak gırtlağa kavga ediyor ama mesele internete yasak koymak olunca eller hemen havaya kalkıyor, bugün 36 bin siteyi yasaklayan ülke olmamızı temin eden yasa 1 saat bile tartışılmadan kabul ediliyor.
Anamuhalefetteki CHP’nin bu tartışmalara katkısı, verdiği bir değişiklik önergesiyle yasak kapsamını biraz daha genişletmek istemek, devrim kanunlarına aykırı yayınların da yasaklanmasını talep etmekten ibaret.
Peki sonra ne oluyor? Bugün internet yasasını ‘sansür’ olarak niteleyen CHP o gün Anayasa Mahkemesi’ne gitmiyor; pek çok yasayı AYM denetimine sunan ve sonuç da alan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de gitmiyor AYM’ye.
İnternetimiz böyle kısıtlı hale geliyor.
Yasa öyle çok şeyi yasaklıyor ki...
Cumhurbaşkanı’nın onayladığı yasa, Mayıs 2007 tarihli 5651 sayılı Yasa’da kısmi değişiklikler ve o yasaya ekler yapılmasını içeriyor.
Esas yasanın en önemli maddesi olan 8. maddesine ise dokunulmuyor. Bu maddeye göre, intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu kullanımını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar, site yasaklamak için yeterli sebep sunuyor.
Dikkat edin; yasanın 8. maddesinde sayılan şeylerin tamamı zaten ceza kanunumuza göre suç olan şeyler.
Peki zaten işlenmesi suç olan şeyleri neden sıralıyor bu yasa?
İşte, bize özgü yasakçılık orada devreye giriyor. Yasa maddesine göre ‘yeterli suç şüphesi’nin olması, yayının yasaklanması için kâfi geliyor.
Belli ki, aradan yedi yıl geçip yeni bir cumhurbaşkanı seçmeye hazırlandığımız bu aylarda yasadaki sınırlamalar ve yasaklar yeterli gelmemiş, bu yasakları daha etkin uygulamak ve üstüne üstlük internet kullanıcılarının günlük faaliyetlerini izleyebilmek için yeni yeni maddeler ekleniyor.
Aaa, hapislik suç olmaktan çıkıyormuş...
Cumhurbaşkanı’nın dün akşam onayladığı yasanın getirdiği ‘iyilik’lerden biri, internet yoluyla işlenen bazı suçların cezasının hapis olmaktan çıkarılması.
Ama sanmayın ki bu ‘iyilik’ hükümetimizin özgürlükçülüğü sayesinde yapılıyor. Hayır. Hapis cezasının kaldırılmasının tek sebebi; Google, Twitter ve Facebook başta olmak üzere merkezi dışarıda olan sitelerin Türk polisiyle işbirliği yapmasını kolaylaştırmak.
Bakalım Twitter, Facebook gibi sosyal ağlardan kullanıcı adı almak kolaylaşacak mı, göreceğiz...
Teknoloji korkusunu bahane etmek
5651 sayılı Yasa’yla internet üzerinde zaten var olan kısıtlamaları daha da arttırıp kolaylaştırmanın arka planında toplumdaki teknoloji korkusu var aslında.
Aynı çeşit yasakları gazete ve TV gibi ‘geleneksel’ yayınlara uygulamaya kalkın, bakın memleket nasıl ayağa kalkıyor, ama o işi internet için yapınca bu korkular devreye giriyor.
Nasıl gazetelerin çocuk pornosu yayınlaması suçsa internet için de bu geçerli. Ama gazeteleri bu konuda özel bir kanunla bir kez daha kısıtlamaya kalkmak akla dahi gelmezken yasak fikri internet için kolayca düşünülüyor ve üstelik yapılıyor.
Paylaş