Paylaş
Cumhuriyet Halk Partisi’nden değil, Halkların Demokrasi Partisi’nden söz ediyorum.
Tam 89 gün sonra oy veriyor olacağız. 7 Haziran’da yapılacak genel seçimi benim açımdan heyecanlı yapan yegâne şey HDP’nin yüzde 10 ülke barajını geçip geçmeyeceği sorusu.
Barajı geçmek için kabaca 4.5 milyon ile 5 milyon arasında oya ihtiyacı olacak HDP’nin. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ın aldığı oy 3.9 milyon.
HDP için ‘Risk yok, kesin barajı aşıyor’ denemez ama son genel seçimde alınan 2.5 milyon oyun üzerine epey oy eklediklerine ve baraj hedefinin 4 yıl önceki kadar ‘imkânsız’ gözükmediğine de dikkat çekmek gerek.
Çoğu zaman göz ardı ediliyor, ben hatırlatayım: Seçim dediğiniz toplamı 100 olan bir oyun. Bir partinin yükselmesi için bir başkasının düşmesi lazım.
Peki HDP toplamda 5 puana yakın yükselecekse kim düşecek?
Kuşkusuz AK Parti’den bir miktar oy almadan HDP’nin yükselmesi olası değil. Özellikle Güneydoğu Anadolu’da AK Parti ile HDP arasında ciddi bir rekabet var ve bu iki parti oyları paylaşıyor.
Ama Güneydoğu’da AK Parti’den gelecek oylar HDP’nin barajı geçmesine yetmez. Esas başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin batısında, nüfusun daha yoğun yaşadığı yerlerde oy arttırması lazım bu partinin. (Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde Diyarbakır’da 410 bin, İstanbul’da ise 650 bin oy aldığını unutmayın!)
2007 seçimi öncesinde MHP’nin barajı geçip geçemeyeceği tartışılırken ‘Aman barajı geçsin, benim oyum MHP’ye’ cümlesiyle özetlenen bir duygu oluşmuştu AK Parti karşıtı çevrelerde, bugün de benzer bir duygunun HDP için oluştuğunu söylemek yanlış olmaz. Bu duyguyla hareket edenlerin toplam içindeki sayısını bilmeye imkân yok ama zaten AK Parti’ye gitmeyen belli bir miktar oyun bu kez HDP’ye gideceği anlaşılıyor.
Bana soracak olursanız daha önceleri kerhen, bütün itirazlarına rağmen CHP’ye oy verenlerin bir bölümü bu sefer HDP’ye oy verecek. Yani, batıda HDP, sadece AK Parti’den değil CHP’den de oy çalacak, hatta belki batıda esas çalacağı oylar CHP oyları olacak.
CHP’nin çözüm sürecini ve 28 Şubat açıklamasını ‘AK Parti ile HDP’nin seçim için sergilediği bir tiyatro’ olarak nitelemesi o yüzden boşuna değil.
Galiba bu seçim CHP’nin son kez ana muhalefet partisi olarak tamamlayacağı seçim olacak. 2019’dan itibaren yerini ya MHP’ye ya da HDP’ye kaptıracak.
Çözüm süreci sadece barış anlamına gelmiyor
‘DOLMABAHÇE açıklaması’ veya 28 Şubat açıklamasının en önemli anlamı, bugüne kadar kapalı kapılar ardında devam eden çözüm sürecini şeffaflaştırması. Orada sıralanan 10 madde sayesinde bundan sonra süreçte neyin konuşulacağını artık biliyoruz.
Bu süreç, beğenelim beğenmeyelim, şu an Türkiye’nin elindeki yegâne demokratikleşme ve özgürlükler düzeni kurma motoru.
O yüzden çözüm süreci, sadece Türk-Kürt barışını kurmayı hedefleyen, silahların bırakılmasını amaçlayan bir süreç değil. Bunların yanı sıra Türkiye’ye bir özgürlükler ve çoğulculuk düzeni getirmeyi hedefliyor. Zaten özgürlükler ve çoğulculuk gelmezse sürecin kendisi başarısız olur.
O yüzden söyleyecek şeyi olanların, Türkiye’nin geleceğinin biçimlenmesine katkı vermek isteyenlerin ama en çok da CHP’nin bu müzakere sürecine katkı vermesi, süreci elinin tersiyle itmek yerine 10 maddenin tanımlanmasında kendi görüşlerini açıklaması, istiyorsa oraya yeni maddeler eklenmesini önermesi gerek.
Paylaş