Paylaş
Türkiye’de Gezi olayları sonrası yegâne çıkış yolunun demokratikleşmeye ve çoğulcu toplum inşasına ağırlık vermek olduğu bu köşede defalarca yazıldı.
Türkiye açısından geniş Arap coğrafyasıyla aramıza iki büyük kaos bölgesi girmişti ve bu kaosun siyasi etkilerini bir kenara bırakıp sadece ticari etkilerine baktığımızda bile bu bölge için görünür gelecek çok parlak gözükmüyordu.
Ama Türkiye’nin kendi iç gündemi, daha doğrusu Gezi olaylarıyla birlikte başlayan ikili seçim kampanyası dönemi ağır basıyordu. 2013 sonbaharında girişilen demokratikleşme hamlesi 17 ve 25 Aralık soruşturmalarıyla savruldu gitti.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi, Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan olmasıyla birlikte yeni bir döneme girildi. Bu dönemin ilk sınavı Haziran 2015’te yapılacak genel seçim ama Başbakan Davutoğlu o seçimi de beklemeden (veya seçimi kazanacağına duyduğu güvenle) düğmeye bastı.
Volkan Bozkır’ın Davutoğlu hükümetinde Avrupa Birliği Bakanı olmasının simgesel ve pratik önemini daha önce yazmaya çalışmıştım. Bozkır, Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakereleri başlatması sürecinin tam göbeğinde çok kritik roller üstlenmiş bir diplomattı; daha sonra uzun süre AB nezdinde Türkiye Büyükelçisi olarak görev yaptı, ardından AB Genel Sekreterliği görevini yürüttü, 2011 seçiminde de AK Parti’den İstanbul milletvekili olarak seçildi, Meclis’te Dış İlişkiler Komisyonu Başkanlığı yaptı.
Bozkır gibi bir ismi AB Bakanı yapmak, Avrupa’ya dönüşün açık bir işaretiydi. Ve Bozkır çok hızlı bir başlangıç yaptı. İçeride AB ile ilgili her konuyu strateji belgelerine bağladı, bunları yazılı hale getirdi. En önemlisi Başbakan Davutoğlu bu süreçte Türk sistemi için ‘devrim’ niteliğinde olan genelgesini yayınladı; bakanlıkların hazırlayacakları bütün yasa tekliflerinin AB Bakanlığı görüşü alınarak hazırlanmasını istedi.
Çarşamba sabahı AB Bakanı Volkan Bozkır, bakan olduğundan beri dördüncü Brüksel ziyaretine başladı. Önce bir grup çok etkili Avrupalı gazeteciyle yazılmamak üzere sohbet yaptı, ardından öğlen saatlerinde AB Komisyonu binasına giderek üç komiserle daha görüştü. ‘Şimdilik komiserlerin yarısıyla görüşmüş oldum, bazılarıyla birden fazla defa’ diyor Bozkır.
Sadece Brüksel de değil, arada Viyana’ya, Oslo’ya gitti, ben bu satırları yazarken de Lüksemburg Başbakanı ile görüşüyor.
Unuttuğumuz, göz ardı ettiğimiz, artık gelip gitmez olduğumuz Avrupa’ya geri dönüş...
Kırılanı onarmak veya bozulan imajı düzeltmek zaman alacak ama Türkiye’nin Avrupa’da yeniden görünür olması, yeniden AB hedefine asıldığını belli etmesi, hedefe ulaşmak ne kadar zor olursa olsun, bizim ülke içi dinamiklerimiz açısından son derece önemli. (Son AB ilerleme raporunun buruşturulup çöpe atılmaması, ‘Biz de kendi ilerleme raporumuzu hazırlarız’ denmek yerine ‘Bu eleştirileri dinlemeye hazırız’ denmesi kaç kişinin dikkatini çekti?)
Sadece Volkan Bozkır’ın çabaları da yetmez; hükümetin başka bakanlarının ve en başta da Başbakan’ın Avrupa’ya daha çok ve daha sık gelmesiyle bu hamle daha da ileri götürülmeli. (Başbakan Davutoğlu Avrupa turlarına önümüzdeki günlerde Yunanistan ile başlayacak.)
‘Eskiden Tayyip Bey’in Avrupa’da dostları, dostlukları vardı. Ama sonra araya zaman girdi, görüşmeler azaldı, zirvelere gelinmez oldu ve bu dostluklar yok oldu. Kişiden kişiye bu ilişkileri yeniden kurmak, yüz yüze bakıp konuşmak gerek.’
Bu cümleler bir diplomata ait. Haksız değil.
Yasalara AB normları ayarı
ZAMAN zaman Türkiye’de tartışmalı bir yasa değişikliği olduğunda hükümet hemen, ‘Ama Avrupa’da da bu konu böyle düzenleniyor’ diye kendini savundu. Son hatırladığım örnek alkol satışıyla ilgili düzenleme için AB Bakanlığı bir rapor hazırlamış, çeşitli ülkelerdeki uygulamaları sıralamıştı.
O rapordan hükümet kendi anlamak istediğini anlamıştı ama sonuçta yöntem bence doğru: Bazı konularda, özellikle de insan hakları, demokrasi, hukuk devleti gibi konularda Avrupa’yı örnek almak bizi doğruya daha kolay yaklaştırır.
Ama bir şartla: Kendi görmek istediğimizi değil bütün resmi görmeye çalışmalı, eldeki bilgiyi objektif biçimde aktarmalıyız.
Şimdi hükümet yasaları AB normları ve uygulamaları çerçevesinde yapmak için yeniden iman tazeledi. Halen çalışmaları süren güvenlik paketini göreceğiz.
28 başlığı açtık, 14’ünü kapattık
AB’nin icra organı olan Komisyon, Kıbrıs yüzünden Türkiye’nin bazı müzakere başlıklarını bloke ettiğinde Ankara’da bir karar alındı. Müzakere konuları belliydi, çoğu için açılış ve kapanış kriteri de somut ölçütlere bağlanmıştı.
Türkiye kendi kendine başlıkları açacak, gereken çalışmaları yapacak, yasa yönetmelik vs değişikliklerini AB’yi beklemeden gerçekleştirecekti. Volkan Bozkır bu çalışmalar çerçevesinde Türkiye’nin kendi kendine 28 başlığı açtığını ve bunlardan 14’ünü kapattığını söylüyor. Bu durum AB yetkilileri tarafından da tescil edilmiş durumda, bunun için ilerleme raporuna bakmak yeterli.
Paylaş