Paylaş
Diyabet ve kalp-damar hastalıkları başta olmak üzere bir dizi hastalıkta görünür gelecekte patlama bekleniyor.
‘Tip 2’ diyabette zaten şimdiden büyük bir patlama var; bu hastaların önemli bir bölümü, eğer zaten henüz geliştirmediyse, gelecekte kalp-damar hastalığı şikâyeti başta olmak üzere bir dizi şikâyetle hastanelere başvuracaklar.
Bütün bunları Sağlık Bakanlığı’nın 2010 yılında Hacettepe Üniversitesi’ne yaptırdığı ve Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi koordinatörlüğünde yapılan ‘Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’ndan (TBSA) biliyoruz.
19 bin 56 hane halkı bireyle hane düzeyinde yapılan araştırmaya göre ülkemizde yaşayanların yüzde 30.3’ü Beden Kitle İndeksi’ne göre (BKİ) ‘obez’, yüzde 34.6’sı ‘şişman’ ve yüzde 2.9’u ise ‘morbid obez’.
Üstelik bireylerin yaşı arttıkça BKİ değerleri de artıyor, yani şişmanlar obez, obezler morbid obez, BKİ’si normal değerlerde görünenler de şişman olma eğilimindeler.
Bu rakamlar önümüzdeki dönemde başa gelecek dehşetengiz büyüklükte bir halk sağlığı sorununa işaret ediyor.
Şişmanlık ve obezitenin arkasında neden olarak, beslenme alışkanlıklarımızla fiziksel aktivite eksikliğimiz yatıyor.
Yine aynı araştırmaya göre 12 yaş ve üstü bireylerin yüzde 71.9’u herhangi bir egzersiz yapmıyor. Yaş ilerledikçe hiç egzersiz yapmayanların oranı artıyor.
Beslenme alışkanlıklarına baktığımızda araştırma bize Türkiye’de yaşayan bireylerin yüzde 55.5’inin şeker, reçel, bal, pekmez gibi sağlıksız enerji kaynaklarını her gün tükettiğini gösteriyor. Beyaz ekmek tüketiminde durum daha da vahim: Yüzde 85.4, bu tür ekmeği her gün tüketiyor; üstelik kırda beyaz ekmek tüketimi kentten daha yüksek.
Başbakanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan’ın beyaz ekmek karşıtı kampanya başlatması, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun sık sık eşofmanlarıyla yürüyüş yaparken görüntülenmesi boşuna değil. Ama bu çeşit halk sağlığı kampanyalarının sadece siyasetçilerin ikna gücüyle yürümeyeceği de ortada.
Türkiye hızla üzerimize doğru gelmekte olan bu büyük halk sağlığı felaketine karşı çok daha kararlı, çok daha güçlü bir şekilde harekete geçmeli.
Rakamlar vahim çünkü.
Sağlıklı beslenme bir zengin sporu olmamalı
SAĞLIK Bakanlığı’nın TBSA araştırmasının sonuçlarına göre ülke çapında 0-5 yaş grubu çocukların yüzde 11.5’i ‘bodur/çok kısa’, yüzde 18.7’si ‘kısa’ boylu. Yine 6-18 yaş grubu çocuklarımızın yüzde 6.8’i ‘bodur/çok kısa’ boylu.
Bodurluk/çok kısa boyluluk da bir sorun. Daha doğrusu önemli bir sorunun dışarıdan görünen hali. Sorun da kronik ve uzun dönemli beslenme yetersizliğinden kaynaklanıyor.
Ülkemizde açlık sorunu belki yok veya çok düşük seviyede ama ‘gizli açlık’ diye adlandırılan sorundan mustarip olduğumuz açıkça gözüküyor. Evet belki hamile kadınlar veya yeni doğum yapıp bebeğini emzirmekte olan kadınların karnı doyuyor ama nasıl doyuyor, neyle doyuyor?
Başta demir ve iyot olmak üzere bazı vitamin ve minerallerin eksik tüketildiği açıkça görülüyor. Bodurluk bu ‘gizli açlık’ın bir sonucu. Başka sonuçlar da var, mesela bilişsel yeteneklerde potansiyelinin altında kalmak gibi.
Mineral ve vitaminler bakımından zengin bir diyetle beslenmek, gerekiyorsa eczanede satılan desteklerden satın alıp takviye yapmak, maalesef ülkemizde de dünyada da bir ‘zengin sporu’.
Oysa yeni doğan her çocuk, hatta anne karnındaki her bebek yeterli beslenebilmeli, gerekli vitamin ve minerallerin hepsini sağlıklı kaynaklardan alabilmeli.
Türkiye’nin neredeyse hiç konuşulmayan çok önemli bir sorunu bu.
Paylaş