Paylaş
Ama bakın etrafımızda neler oluyor: Suriye’de içsavaş neredeyse rutine binmiş durumda ve uluslararası toplum bu savaşı durdurmak için hemen hemen hiçbir şey yapmıyor.
Yapmadığı gibi, Suriye’nin kendi vatandaşlarına karşı kimyasal silahla saldırması, Amerika ile Rusya’yı Suriye konusunda birbirine yaklaştırdı ve bir anlamda Suriye’de Esed rejimine nefes alabileceği en azından bir buçuk yıl daha yarattı.
Aynı anda İran’da seçilen yeni Cumhurbaşkanı Ruhani bir anda havayı değiştirdi ve bu ülke ile başta Amerika olmak üzere uluslararası toplumla (Batı diye okuyun) bir yakınlaşma başladı.
34 yıllık aradan sonra İran yeniden dünyanın bir parçası haline gelebilecek mi? Nükleer anlaşmazlığın çözülmesi ihtimali, İran’ın her türlü ambargodan ve daha önemlisi Amerikan kuşatmasının bitmesini beraberinde getirir mi?
Tamamı bizim etrafımızdaki bu gelişmeler yaşanırken Türkiye seyirci mi kalacak, yoksa bu gelişmelerin bir parçası mı olacak?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayı bu bakışla okumak lazım.
Cumhurbaşkanı Gül, ‘Biz de varız’ diyor, BM kürsüsünden hem bölgesel hem de dünyanın tamamını ilgilendiren konularda mesajlar veriyor.
Ama hayatın gerçekleri de var. Türkiye, üç yıl öncenin bölgesinde sözünü dinleten, başkalarının sorunlarında bile güvenilir hakem/arabulucu olarak devreye girip çözüm üreten ülke görüntüsünden uzakta.
En basit örnek, geçmişte Amerikalı gazeteciler Libya’da, İranlı turistler Suriye’de rehin alındığında Türkiye devreye girer ve rehineleri kurtarırdı. Şimdi Lübnan’da rehine pilotlarımızı, Mısır’da gazetecilerimizi aynı şekilde kurtaramıyoruz.
Bu durum, Türk dış politikasındaki temel stratejinin ve ona bağlı taktiklerin yanlışlığından mı kaynaklanıyor; yoksa temel strateji doğru da uygulamada ve en önemlisi üsluptaki hatalardan mı?
Kendi iç sorunlarıyla boğuşan Avrupa’dan uzaklaşılmışken, yakın çevremizde de etkimizi kaybetmemizin Türkiye’ye bir faturası var. Bu faturanın özellikle ekonomik kısmını bazı şehirlerimiz yaşamaya ve hissetmeye başladı bile. Aynı fatura iç güvenlik zaafları olarak da yansıyor.
Belki de Cumhurbaşkanı bu hasarı kontrole ve azaltmaya çalışıyor. Ama çok uzun zaman alacak Türkiye’nin eski etkinliğine kavuşması.
Paylaş