Paylaş
Bıraksanız daha çok yazacak şeyim var; özellikle de TİB’in kurulduğu 2005 yılından itibaren yaşanan suiistimallerle ilgili olarak ama bugün bu konuyu bitireyim istiyorum.
İsterseniz önce, bugüne kadar yaşadığımız tecrübemizle toplumca tanık olduğumuz suiistimal çeşitlerine bir bakalım. Aklıma geliş sırasıyla yazıyorum:
1-Soruşturulan veya engellenmeye çalışılan suçla ilgisi olmayan özel hayat/ iş hayatı teşhiri.
2-Soruşturulan veya önlenmeye çalışılan suçla ilgisi olmayan insanların telefonlarının dinlenmesi, iletişimlerinin izlenmesi.
3-Soruşturulan veya önlenmeye çalışılan suçla ilgisi var ya da yok; yapılan dinleme kayıtlarının elden ele dolaşması, internete yüklenmesi, polis merkezleri ve savcılıklar dışında yerlere çıkarılıp depolanması, buradan ilgili ilgisiz insanlara servis edilmesi.
4-Mahkemelerin yanıltılmak istenmesi, takma isimler, sahte isimlerle dinleme yapılması, dinlemelerin telefon numarasıyla değil telefonunun kimlik numarasıyla (IMEI) yapılması.
5-Mahkeme kararı bile almadan telefon dinlemesi yapılmasına imkân veren cihazların polisin envanterinde bulunması.
6-Telefonların görüşme trafiğini içeren fatura bilgilerine, lokasyon bilgilerine sınırsız ulaşılması.
Bunlar benim aklıma gelen suiistimal çeşitleri.
Peki nasıl yaparız da bir yandan bu suiistimalleri ortadan kaldırırken bir yandan da gelecekte başka suiistimal yöntemlerinin bulunmasına engel oluruz?
Yine aklıma geliş sırasıyla yazıyorum:
1-Bugünkü haliyle TİB ortadan kaldırılmalı; bilgisayarlarındaki depolama kapasitesi dahil her şeyi sona ermeli ama onun yerine mahkemelerin aldığı dinleme kararlarını kontrol edip sonra telefon operatörlerine gönderecek ve mahkeme kararının uygulanmasını takip edecek Yargıtay hâkimlerinden oluşacak bir çeşit ‘üst kurul’ yapılanmasına gidilmeli.
2-Telefon dinleme değil ama görüşme kaydı, telefon operatörünün izniyle ve onun elektronik ortamda bir kanal açmasıyla polise (ve jandarmaya) ait mekânlarda yapılmalı.
3-Telefon dinlemelerin yapıldığı mekânlar 24 saat kameralar tarafından kayda alınmalı ve bu kayıtlar 5 yıldan kısa olmamak üzere saklanmalı. Bu mekânlardaki bilgisayar log kayıtları da düzenli aralıklarla TİB’in yerine kurulacak üst kurul tarafından denetlenmeli.
4-İster istihbari ister adli olsun, bütün telefon dinlemeleri aynı anda iki memurun gözetiminde yapılmalı. Memurlar, telefonda soruşturdukları veya önlemeye çalıştıkları suçla ilgisi olmayan bir konuşmaya tanık olduklarında kaydı hemen durdurup bunu tutanağa bağlayarak silmeli, belli bir süre sonra (mesela 2 dakika) yeniden dinlemeye başlamalı, hala ilgisiz bir konu konuşuluyorsa yine durmalılar. Sadece soruşturulan veya önlenmeye çalışılan suçla ilgili kayıtlar tutulmalı. Bunun ihlali ağır cezaya bağlanmalı. Polisin hangi anda dinleme yaptığı hangi anda kaydı durduğuna ilişkin log verisi sadece polisin değil telefon operatörünün bilgisayarında da kayda girmeli.
5-Telefon dinleme talepleri, mutlaka soruşturulan veya önlenmeye çalışılan suç için ayrıntılı bilgi içermeli, telefonu dinlenmek istenen GERÇEK KİŞİNİN neden o suçla ilgisi olduğunun düşünüldüğü mahkemeye ayrıntılı bir biçimde izah edilmeli. Bu çeşit ayrıntıdan yoksun taleplerin geri çevrileceği yasa hükmü olmalı.
6-Sadece gerçek kişilerin telefonları dinlenmeli. Şirket santrallarının, birden fazla hattın bağlı olduğu türden numaraların dinlemeye alınamayacağı yasa hükmü olmalı. IMEI numarasıyla dinleme sadece çok istisnai durumlar için ve kısa süreliğine geçerli olabilir, IMEI ile dinlemeye alınan telefonun gerçek numarası derhal mahkeme kararına geçirilmeli.
7-Telefon operatörleri ve TİB, sistemin denetiminden ortak sorumlu olmalı. Operatörlere 3 ayda bir mahkemelerden gelen telefon dinleme talepleriyle ilgili istatistikleri yayınlama zorunluğu getirilmeli.
8-Ceza kanununa ve usul kanunlarına telefon dinlemeleriyle elde edilen delillerin esas değil yardımcı delil, kanaat oluşturmaya yardımcı bilgi niteliğinde olduğuna dair emredici hükümler konulmalı.
9-Savcılıklarca yürütülen suç soruşturmalarının süresine ilişkin kısıtlayıcı hükümler getirilmeli; bir soruşturmanın süresi 3 ayı geçtiğinde o soruşturmaya ek bir üç ay süre verilip verilmemesine, soruşturma savcısının dışında Cumhuriyet Başsavcısı’nın başkanlığında en az üç kişilik bir savcılar heyetince dosya üzerinden izin verilmeli veya dosya kapatılmalı.
10-‘Organize suç örgütü’ soruşturmalarında dosyanın açılış tarihinden itibaren ilk üç hafta içinde silah ve şiddet unsurunun kullanıldığına dair belgelerin Cumhuriyet başsavcıları başkanlığındaki üç kişilik heyete sunulmaması ve bu heyette bu belgelerin kabul görmemesi halinde soruşturma derhal organize suç örgütü soruşturması olmaktan çıkarılmalı.
11-Terör suçlamalarında da, soruşturma savcısı soruşturmasına başladıktan en fazla üç hafta sonra, ortada gerçekten cebir ve şiddete dayalı bir terör suçu olduğunu ve onu soruşturduğunu gösterir belgelerini bu savcılar komisyonuna sunup devam için onay almalı.
12-Her ilin Cumhuriyet başsavcılıkları her yıl kendi performans istatistiklerini yayınlamalı; soruşturmaların kaç gün sürdüğü, kaç soruşturma yapıldığı, bunların kaçına dava açıldığı, açılan davaların kaçından ne sonuç alındığı kamuoyuna açıklanmalı.
Paylaş