AHMET Hamdi Tanpınar’ın büyük romanından söz etmiyorum burada. Romanda toplumu dışarıdan ve neredeyse zorla modernleştiren hareketlere, rejimlere, dönemlere bir nazire olarak kullanılan ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ kavramının gerçek hayatta gerçekten bir karşılığı var.
Ve bu uluslararası ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ bu hafta toplanıp önemli bir karar alacak, saatlerimizi ayarlayacak. Şaka değil, Birleşmiş Milletlere bağlı olarak çalışan ITU (Uluslararası Telekomünikasyon Birliği) adlı kuruluş bu hafta saatlerimize zaman zaman saniyeler ilave edilmesi uygulamasına son verip vermemeyi tartışacak ve karara bağlayacak. ‘Saatlerimize saniyeler ilave etmek mi? Bu da nereden çıktı’ dediğinizi duyar gibi oldum. Hemen anlatmaya çalışayım: Kolumuzda taşıdığımız ve bize zamanı gösteren saatlerin anlattığı nedir? Daha doğrusu, ‘Şu an saat 15.00’ dediğimde bunun gerçek hayatta bir karşılığı var mıdır, yoksa tamamen soyut bir şeyden mi söz ediyorum? Eğer zamanı ölçmenin gerçek hayatta somut bir karşılığı olduğunu düşünüyorsak, ki dünya 1972’den beri böyle düşünüyor, o zaman dünyamızın dönüşündeki düzensizlikler yüzünden her günün tamı tamına 24 saat sürmediğini de bilmeliyiz. Bazen dünyanın dönüş hızı bir deprem veya başka bir ilgisiz olay sebebiyle yavaşlayabiliyor ya da hızlanabiliyor. İşte böyle durumların kaydını tutan bir uydu sistemimiz var, dünyanın etrafında dönen. Esas saatler onlar. Hepimiz saatimizi onlara bakıp ayarlıyoruz aslında. Bu düzensiz dönüşler nedeniyle zaman zaman günlere saniyeler ilave ediliyor. Mesela geçen yıl toplamda 30 saniye ilave edildi, farklı farklı günlerde. Fakat bu sistemden şikayetçi olan ülkeler var. Çünkü UTC (Koordine Edilmiş Evrensel Saat) adı verilen ve 1972’den beri uygulanan bu sistem yüzünden ülkeler kendi uzay uydularının zaman ayarlarını da her seferinde yenilemek durumunda kalıyorlar. Eğer saati doğru ölçmüyorsanız ve saati herkes aynı şekilde ölçmüyorsa, hava ve deniz araçlarının sağlıklı, güvenilir seyir yapması zora girebilir. En çok zora girecek olan da, askeri araçlar, özellikle güdümlü füzeler vs. Bu hafta yapılacak toplantıda, Amerika ve Fransa gibi ülkeler saatlere saniye ilave etme işinden vazgeçilmesini isteyecekler. Buna karşılık, İngiltere, Kanada, Çin, Rusya gibi ülkeler saniye ilave etmeye devam edilmesini savunuyor. (Türkiye’nin bu konuda bir tutumu var mı, bilmiyorum sahiden. Bakalım bu hafta nasıl oy kullanacağız?) Saatlerimize saniyeler ilave etmeye devam edelim mi etmeyelim mi? Dünyamızın diplomatlarının ve bilimcilerinin tartıştığı bir konu da bu işte.
D Smart ile Digitürk arasındaki 20 saniyelik fark
SÖYLEMESİ ayıptır, evimizin bir odasındaki TV’nin altında iki tane uydu alıcısı var. Biri DigiTürk’ün, diğeri D Smart’ın alıcıları. Her ikisi de saati de gösteriyor. Fakat benim hesabıma göre DigiTürk’ün saati, D Smart’ın saatinden 20 saniye kadar ileride. DigiTürk’ün bir Avrupa uydusundan, D Smart’ın ise TürkSat uydusundan yayın yaptığını düşünecek olursak, fark bu iki yayın platformunun değil aslında daha çok iki uydunun saati arasındaki fark. Bu ilave saniye konusunda bir sürü kaynaktan yazılar okurken aklıma geldi: Acaba Türk uydusuna biz saniyeleri ilave etmiyor olabilir miyiz? O yüzden mi TürkSat’ın saati benim hiç de hassas olmayan hesabıma göre 20 saniye kadar geri? Ne önemi var, demeyin. Eğer gerçekten TürkSat’ın saatine saniye ilave etmiyorsak, D Smart ile DigiTürk arasında benim gözlediğim zaman farkı, Türkiye’nin toplamıyla dünyanın geri kalanı arasında da var demektir. Burada basitçe kollarımızdaki saatlerin ayarından söz etmiyoruz sadece. Özellikle hava taşımacılığında 20 saniye, seyrüsefer sırasında önemli rota yanılmalarına neden olabilir bir fark.
Saatlere olan bağımlılığımız artmaya devam ediyor
AMERİKAN ordusunun dünya çapındaki operasyonları için uzaya atılmış uydulardı başta onlar. Derken zaman içinde kısmen de olsa sivillerin ticari kullanımına da açıldılar. Bugün olara GPS, Global Positioning System yani Küresel Yer Belirleme Sistemi diyoruz. Sanmayın ki bu sistem kocaman bir haritadır. Hayır, bu sistem aslında uzayda dolaşan son derece hassas saatlerden oluşuyor. Bu atomik saatler birbirleriyle senkron. Yani bütün GPS uydularının saati salisesi salisesine aynı zamanı gösteriyor. Biz dünya üzerinden, artk cebimizdeki akıllı telefonla bile bu uydulardan en az üç tanesine ulaştığımızda, o uydular ve telefonumuza yüklü program, sırf saate bakarak bizim o an dünyanın neresinde olduğumuzu koordinat olarak belirliyor. Sonra başka programlar isterseniz o koordinatı harita cinsinden size gösteriyor. Bu anlatmaya çalıştığım sistemi hayal edemeyeceğiniz kadar çok yerde ve gün içinde çok defa kullanıyoruz. En basiti otomobillerimizdeki navigasyon cihazları. Ama cep telefonuyla fotoğraf çekerken eğer konum servisimizi açtıysak yine bu sistemi kullanıyoruz. Hassas saatleri küçümsemeyin. Onların bizim hayatımızdaki rolü giderek artıyor. Bu hassas saatlere olan bağımlılığımız da artıyor.