Paylaş
Tam da Tahrir Meydanı’nda başlayıp Mübarek yönetiminin dağılmasıyla sonuçlanan halk ayaklanmasının birinci yıldönümünde, tam da Mısır’ın ilk serbest seçimlerinin sonuçlarının belli olmasının ertesinde, tam da Mısır’da yeni bir düzenin inşa edilmesinin arefesinde.
Konferansın konusu ‘Ortadoğunun geleceği’ ama ilk oturum Mısır’ın olası yeni Anayasasıyla ilgili. Türkiye’den gelen anayasacıların deneyim paylaştığı, Mısırlı önde gelen akademisyen, düşünür ve gazetecilerinin tartıştığı canlı bir oturum.
Konu tabii çok derin. Türkiye’nin Anayasacılık tecrübesi, kesintilerle ve bir türlü mükemmele erişememekle süslü de olsa çok daha uzun. Mısır ise bu anlamda teorik birikimi olsa bile neredeyse ilk kez pratik bir tecrübe edinecek.
Mesele sandığımızdan da karmaşık.
Bir kere burası tarihinde hiç devletin bastırmasıyla bir laiklik deneyimi yaşamamış ama dinin bir ölçüde dünyevileştiği (sekülerleştiği) bir ülke. Burada ‘bir ölçüde’ kalıbına dikkat.
Öte yandan son yapılan seçimde şiddeti de bir politika silahı olarak kullanmaktan kaçınmayan radikal islamcı Selefiler yüzde 27 oy aldılar. Bunu da hiç unutmamak gerek.
Sonra, demokrasiye hep uzaktan bakmış, bunu Batının aynen teknoloji ürünü aletleri gibi gıptayla seyretmiş bir ülke burası.
Ve son olarak, halen ‘devrim’ sonrası yarı askeri bir rejim altında olan, ordusu sadece çok kuvvetli olmakla kalmayıp aynı zamanda ülke ekonomisinin de yüzde 30’dan fazlasını elinde tutan, mesela daha geçenlerde Merkez Bankası’na 1.5 milyar dolar borç veren bir ülke Mısır.
Bu çok zorlu denklemden nasıl bir sonuç çıkacak, daha yeni toplanabilen yeni Mısır parlamentosu nasıl bir Anayasa yazacak, bu Anayasanın temel parametreleri ne olacak?
Milyon dolarlık soru şu: İslam bu Anayasada ne kadar olacak?
Açayım bu soruyu: Devletin dininin İslam olması tartışılmıyor bile, o elbette öyle olacak. Esas önemlisi, Anayasada yasaların Kuranı Kerim’e aykırı olamayacağı yönünde bir hüküm yer alacak mı almayacak mı?
Eğer böyle bir hüküm yer alacaksa, Kurana aykırılık iddiasını kimlerden oluşan nasıl bir kurum belirleyecek? Veya böyle bir hükmün yer alma ihtimaline ordu ne diyecek?
Ve son olarak: Yeni anayasa Mısır ordusunun rolünü nasıl belirleyecek? Ordunun rejim üzerinde kurumsal ve yasal bir ağırlığı olacak mı olmayacak mı?
Tabii Mısır’ın tek sınavı bunlar da değil. Çok zorlu bir süreçte bu ülke.
Mısır’da ekonomi: İflasın eşiğinde
MISIR’ı ‘Tahrir Devrimi’ne getiren, hatta mecbur eden süreç siyasi olduğu kadar, hatta belki daha bile fazla ekonomikti. Hatırlayın, 2010’da Rusya’daki büyük orman yangınları olmasa ve Rusya’nın buğday hasadı düşmese, Mısır bu ülkeden buğday ithal edebilecek ve belki de Tahrir Devrimi’ni bir yıl daha erteleyebilecekti.
Bugün Mısır’ın Merkez Bankası rezervleri kritik sınırın bile altına (15 milyar dolar) düşmüş durumda. Yarın Mısır yeniden ithalat yapamaz, yani halkına temel yiyecek maddeleri temin edemez hale gelebilir.
O yüzden Mısır’ın demokratik bir gelecek kurmak kadar önemli sorunu hala ekonomisi. Bu anlamda Mısır yabancı yatırıma ihtiyaç duyan bir ülke.
Ve ilginç biçimde yabancı yatırımın gelmesi için de demokrasi, hukuk devleti, herkese eşit işleyen kurallar manzumesi, ülkede kazanılan paranın dışarı çıkarılabilme garantisi gibi temel şeylerin hayata geçmesi lazım.
Demokrasi yoksa ekonomik gelişme yok. Ekonomik gelişme yoksa, arkadan başka Tahrir’lerin gelmesi de kaçınılmaz.
Bu gururlu ve büyük ülke bugün tarihin çok ilginç bir kavşağında anlayacağınız.
Azınlık hakları ne olacak
MISIR medyası ve Mısır aydını biraz Türkiyeli eşdeğerlerine benziyor. Burada da siyaset konuşmaya harcanan enerji ekonomi konuşmaya harcanmıyor. (Acaba siyaset konuşmanın kolay, ekonomi konuşmanın ise bir seviyede bilgi gerektirmesinden mi?)
Hararetle konuşulan konuların başında da azınlık hakları geliyor.
Bu ülkede geniş bir hristiyan azınlık yaşıyor. Kadim Doğu Kliselerinin en eski ve büyüklerinden biri olan Kıpti Kilisesine mensup bu Mısırlı hristiyanlar son aylarda sistematik saldırılar altında. Saldıranlar da seçimde yüzde 27 oy alan Selefi partisinin mensupları daha çok.
Dine dayalı gerilim bu gibi ülkelerde (ve Türkiye’de de) her zaman patlamaya hazır bir bomba. Birileri o fitili ateşlemeye karar verip girişimde bulundu mu hemen patlıyor.
Burada başta Kıpti Hristiyanlar olmak üzere azınlıkların, ki buna ‘laikler’ de dahil, ne olacağı, nasıl korunacağı konusu hararetli bir konu.
Paylaş