Paylaş
Ülkede demokratik bir devrim olmuştu, insanlar özgürlüklerine kavuşmuşlardı.
Açıklanan paketi küçümsüyor değilim; ama bu paketin daha açıklanmazdan önce kapsamlı bir halkla ilişkiler kampanyasına konu olması, aynı kampanyanın paket açıklandığı gün de devam etmesine neden oldu.
Beklentiler çok yükseltildi; Türkiye gibi kökten demokrasi açığı olan bir ülkede özgürlük beklentisinden daha kolay manipüle edilebilen bir şey de yoktur. Ama o beklenti karşılanmadığında yaşanacak hayal kırıklığını da göze almak gerekir.
Türkiye’ye demokrasi ve özgürlüklerin neden gıdım gıdım getirildiğini, paket paket beklentiler içine sokulduğumuzu anlayabilmiş değilim esasen.
Sadece iktidar değil muhalefet de sokağın sesine kulağını kabartsa, mesela en azından TOBB öncülüğünde 40’dan fazla sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle düzenlenen ve çok sayıda ilimizde doğrudan vatandaşlarla yapılan ‘Anaysa Platformu’ toplantılarının tutanaklarını okusa görecek zaten: Vatandaşın özgürlük anlayışı da, demokrasi talebi de, Türkiye’nin geleceğine, toprak bütünlüğüne ve rejimin esenliğine ilişkin özgüveni de siyasetçiyi fersah fersah geride bırakacak nitelikte.
‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlallere karşı sıfır toleransla yüzde 100 uygulayacağız’ demek çok mu zor? Bu sözleşme bir anayasa maddesi tarafından yasalardan üstün tutulduğu halde bu sözü söylemek ve hayata geçirmek bizim siyasetçimiz için belli ki çok zor.
Sadece temel hak ve özgürlükler değil eksiğimiz. ‘Siyaset alanını düzenleyen temel yasaları elden geçirip siyaseti halka yaklaştıracağım, siyasetçiyi genel başkan ve genel merkez vesayetinden kurtaracağım’ demek de belli ki çok zor.
Onun yerine bu iki temel alanda gıdım gıdım işler yapılıyor. Öyle olunca, ister istemez özgürlükleri ve temel hakları belli kesimler için ve belli bir sıralama içinde vermeye başlıyorsunuz. Başörtülüler belki durumdan memnun oluyor ama Aleviler küsüyor, Kürtler tatmin olmuyor, azınlıklar hayal kırıklığına uğruyor, ifade özgürlüğünün sağlanması beklentisindekiler kızıyor...
Türkiye bugüne kadar hep bu yöntemi uyguladı, demokratikleşme ve özgürleşme söz konusu olduğunda. Paket paket işler yapıldı, her seferinde sorunlar sanki sadece belli kesimlerin sorunuymuş gibi tanımlandı.
Oysa temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda sorun hepimizin sorunu; siyaset alanını düzenleyen yasalar da sadece partileri ilgilendirmiyor, hepimizi ilgilendiriyor.
Fakat bu ‘topyekun özgürleşme/demokrasi’ talebinin yerine gelmesine ciddi bir engel de var; insan hükümetle empati kurmadan da edemiyor: Muhalefetteki üç partimizden ikisi ‘Bu paket fazladır’ demeye başladı bile. MHP bunu net biçimde söylüyor, CHP de giderek daha fazla netleşiyor. Son muhalefet partisi BDP ise ‘Bu paket eksiktir, yetmez’ diyor.
Mevcut siyasi durum bu olunca insan bir açmazda kalıyor: Topyekun demokrasi ve özgürlük istemeye devam mı etmeliyim, şimdilik verilenle mi yetinmeliyim?
Koyunun olmadığı yerde, durumu tam.
Paylaş