Paylaş
Ama rapor bu yetersiz haliyle bile Türkiye’de gazeteciliğin ne kadar ağır baskılar altında yapılmakta veya yapılamamakta olduğunu gözler önüne seriyor.
CPJ’nin raporuna göre Türkiye’de 76 gazeteci hapiste. Komite, bunlardan 61’inin doğrudan gazetecilikle ilgili konular nedeniyle hapiste olduğunu tek tek davalara bakarak saptamış. Geri kalan 15 kişiyle ilgili ise Komite’nin incelemesi devam ediyor.
Sadece hapisteki gazeteciler sorunu bile, Türkiye’nin bu alanda pek de ileri gidemediğinin kanıtı gibi. Çünkü yine komiteye göre 1996 yılında da Türkiye’de 78 gazeteci hapisteydi. (Bu arada 2011 sonu itibarıyla Türkiye’nin 42 gazeteciyi hapseden İran’ı, 28 gazeteciyi hapseten Eritre’yi ve 27 gazeteciyi hapseden Çin’i geride bıraktığını da bilelim.)
Hiç şaşırtıcı değil, hapisteki gazetecilerin yüzde 70’i Kürt. Bu durum 1996’da da böyleydi.
Bilen biliyor, daha önce kaç kez yazdım, gazetecilere özel özgürlük isteyenlerden değilim, hele hele ifade özgürlüğü gibi bir temel özgürlük alanının gazetecilerle sınırlı algılanmasından rahatsızlık da duyuyorum.
Ama öte yandan şöyle düşünün: Başta Avrupa Birliği, Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve CPJ olmak üzere gazetecilikle ilgili olsun olmasın insan haklarıyla ve temel özgürlüklerle ilgilenen uluslararası örgütlerin en fazla koruyup kolladığı meslek gruplarının başında gazeteciler geliyor.
Ve Türkiye’nin dış politikasını etkileme potansiyeli nedeniyle hükümetlerin en zorlanarak dokundukları grupların başında ister istemez gazeteciler geliyor.
Bütün bunlara rağmen bir ülkede eline silah almadığı, ‘Ey ahali kalkın silahlanın ve savaşın’ demediği halde gazeteciler hapse atılıyorsa, siz varın siyasetle ilgilenen geri kalan korumasız vatandaşın halini düşünün, hayal edin.
Fazla düşünmeye de gerek yok: Bu ülkede sadece ‘Paralı eğitim istemiyoruz’ dediği için yıllarca hapse atılan üniversite öğrencileri var, sırf Kürtlere daha fazla özgürlük istediği için hapislerde çürüyen ama eline hiçbir zaman silah almamış olanlar var. Birilerini kzıdıran bir kitap yazdığı için teröre yardım yataklıkla suçlanan ve yıllardır hapiste olanlar var.
Türkiye’nin ifade özgürlüğü ile bitmeyen imtihanını yazmaktan dilimde tüy bitti denebilir. Ceza yasasının ve Terörle Mücadele Yasası’nın hangi maddelerinin bu sorunlara yol açtığı konusu da, uygulamadan kaynaklanan meseleler de bilinmeyen şeyler değil. Gerek Adalet Bakanlığı ve gerekse üzerimizdeki ağır baskı nedeniyle Dışişleri Bakanlığı ve AB Bakanlığı bürokrasisi bunları gayet iyi biliyor. Türkiye’de ifade özgürlüğünü batıdaki seviyesine getirebilmek için yapılması gerekenlerin ne olduğu da sır değil.
Sır olan, bütün bu bilinenlerin neden yapılmadığı, hükümetin ve parlamentonun bu konuda neden harekete geçmediği.
‘Örgüt amaç ve hedefleri doğrultusunda...’
Türkiye, evet 30 yıldır kanlı bir ayrılıkçı terörün yaşandığı yer. Ülkemizde 70’li yıllardan beri terör var, can alıyor.
Bunlar doğru ama öte yandan aynı Türkiye, 35 binden fazla terör hükümlüsü veya yargılananıyla dünya rekorlarına sahip ülkenin de adı.
Bir noktada sormamız gerekiyor: Bizim neden bu kadar çok teröristimiz var acaba?
Acaba hakkında herhangi bir eyleme katıldığına dair kanıt olmayan ama sadece ‘örgüt üyeliği’nden mahkumiyet alan veya tutuklu olarak yargılanan kaç kişi var?
Acaba herhangi bir eyleme katıldığına dair delil olmayan ama ‘Örgüt amaç ve hedefleri doğrultusunda propaganda yapmak’tan tutuklu yargılanan veya hüküm giymiş olan kaç kişi var?
Ve yine acaba, eline hiç silah almamış ama ‘örgüte yardım yataklık’tan tutuklu yargılanan veya hüküm giymiş kaç kişi var?
Göreceksiniz, 35 bini aşan ‘terörist’imizin çoğunluğu bu üç kategoriden insanlar.
Düşüncenin kendisini veya onu açıklamayı terör saymaya devam ettiğimiz müddetçe bu böyle olacak.
Paylaş