Futbol endüstrisi savcıyı bekliyor

GERİDE bıraktığımız yaza damgasını vuran olayların başında futbolda şike soruşturması geliyor.

Haberin Devamı

İstanbul’daki ‘Özel yetkili Savcılık’ ve İstanbul polisi tarafından yürütülen soruşturmanın bittiğine dair herhangi bir bilgi elimizde yok. Soruşturma sebebiyle gözaltına alınıp sorgulanan ve hatta tutuklanan çok sayıda futbol yöneticisi var.

* * *

Tabii, soruşturma bir yandan Türk Ceza Kanunu’na ve ‘Futbolda Şiddetin Önlenmesi Yasası’na dayanılarak yürütülürken bir yandan da, ortada dolaşan, çoğu da gazetelere yansıyan şike iddiaları nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonu’nun konuya spor ahlakı, fair play ruhu ve kendi talimatları açısından yaklaşan bir soruşturması söz konusu.
Aslında federasyon kendisi bir soruşturma yapmadı, savcılığa gidip suçlamalarla ilgili bilgi istedi. Savcılık da, belki biraz yasaları da zorlayarak suçlanan bazı kişilerden gizlediği delillerini federasyon ile paylaştı.
Bu delilleri inceleyen federasyon Etik Kurulu bir rapor hazırladı. Raporu görüşen federasyon yönetim kurulu, şike konusunda herhangi bir karar almadı ama savcılığın soruşturmasında adı geçen isimleri (bir bölümünü hak mahrumiyeti yaratacak şekilde tedbirli, bir bölümünü tedbirsiz olarak) Profesyonel Disiplin Kurulu’na sevk etti.
Federasyonun bu kararı çok eleştirildi; çünkü genel beklenti, federasyonun şike sebebiyle küme düşme veya düşmeme/şikenin yokluğu kararlarını o toplantıda vermesi üzerineydi.

* * *

Haberin Devamı

Federasyonu eleştirenler, ‘Madem bütün bilgiler elinizde neden karar vermediniz, madem karar vermediniz neden insanları disipline sevk ettiniz’ diye sordular. Sordular ama federasyonun gerekçesini kimse pek dinlemedi.
Federasyon, evet aslında karar verebilecek durumda ve benim anladığım bir ölçüde kanaatler de belirmiş halde. Ancak bu karar verilemiyor; çünkü, eldeki deliller üzerindeki gizlilik perdesinin kalkması, böylece suçlananlara, hatta federasyon nezdinde ceza göreceklere neyle suçlandıkları söylenemiyor.
İşte bu sebeple federasyon savcının iddianamesini yazıp mahkemeye göndermesini ve iddianamenin kabulünü bekliyor. Ancak bu aşamada deliller hakkındaki gizlilik kalkmış, her şey aleniyet kazanmış olacak. Ve bundan sonra suçlananlara ya da ceza görenlere haklarındaki deliller sunulup savunmaları istenecek.
Ama biliyorsunuz ligler de başlıyor. Başlamasa bile hangi ligin hangi takımlarla oynanacağı belli oldu bile. Büyük ihtimalle savcı iddianamesini daha haftalar boyunca tamamlamayacak, deliller aleniyet kazanamayacak.
Varsayalım ligin dördüncü ya da beşinci haftasında iddianame belli oldu, federasyon da döndü bazı takımlarla ilgili küme düşürme kararını verdi.
O zaman ortaya büyük bir karışıklık çıkacak. Çünkü, Süper Lig’de sezona başlayan bir kulüp sezon ortasında Bank Asya’ya düşürülemeyeceğine göre bu sezonun geri kalanını maç yapmadan geçirecek demektir.
Yani şike soruşturmasında adı geçen kulüpler açısından çok ama çok büyük maddi manevi kayıplar söz konusu olabilecek.

* * *

Haberin Devamı

Burada federasyonun, sezon ortasında küme düşürülen kulüpleri bir alt ligde hemen oynatabilmek için bazı zorlamalar yapması beklenebilir mi, böyle statü değişiklikleri sezon ortasında yapılabilir mi, açıkçası bilmiyorum.
Ama milyarlarca dolarlık ve milyonlarca insan tarafından yakından izlenen koca futbol endüstrisinin böyle bir beklenen kaosa doğru gitmekte olduğu açıkça gözüküyor.
Ülke, savcıyı bekliyor anlayacağınız.

Federasyon karar veremezmiydi

TÜRKİYE Futbol Federasyonu’nun İstanbul’daki özel yetkili savcılıkla ne tür bir anlaşma yaptığını, ortada yazılı metinler olup olmadığını bilmiyoruz ama savcılık federasyona belge ve delilleri teslim etti.
Federasyon elindeki bu delillerle karar verebilecek durumda; hatta dediğim gibi bir ölçüde kanaatler de oluşmuş durumda. (Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nden men edilmesi oluşan kanaatin yönüyle ilgili ciddi bir karine mesela.)
Yukarıda Federasyon’un karar vermeme, daha doğrusu kararını erteleme gerekçesini yazmaya çalıştım. Ama ben bu gerekçeye çok katılmıyorum açıkçası.
Federasyon, yürürlükteki kanunlara açıkça aykırı olmasına rağmen kararını açıklayıp suçlanan veya ceza görenlere haklarındaki delilleri verebilirdi.
En fazla Futbol Federasyonu da savcılık tarafından suçlanır, federasyon yöneticileri hakkında soruşturmanın gizliliğini ihlalden dava da açılabilirdi.
Ama söyleyeyim, açılacak olsa bile bu dava sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden dönerdi. Çünkü insan hakları hukuku, suçlanan kişilerin neyle suçlandıklarını bilmelerini şart koşar. Bizim Özel Yetkili Mahkeme düzenlemelerimiz ise bu temel insan hakkını tanımıyor maalesef.
AİHM, delil gizleme hakkını çok istisnai olarak bazı anti-terör davalarında savcılara veriyor; çünkü insan hayatı söz konusu. Oysa şike soruşturmasında silahlı eylemleri olan bir organize suç örgütü olduğu konusu bile tartışmalı.
Federasyon daha dik durabilir, futbolun çıkarı için hakkında dava açılmasını göze alabilirdi.

Haberin Devamı

Hüseyin Çelik keşke bu kadar çirkin sözler sarf etmeseydi

ADALET ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik dünkü basın toplantısının bir yerinde, Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştirirken aynen şöyle dedi:
‘Niçin savunuyorsunuz Suriye’deki Baas’çı rejimi? Açıkçası aklıma başka kötü şeyler de geliyor. Suriye’deki Baas’çı rejim yüzde 15’lik kitleye dayanıyor. Acaba Sayın Kılıçdaroğlu mezhep yakınlığı dayanışmasıyla mı Suriye’ye bu manada sahip çıkıyor? Bu da aklımıza gelir. Eğer böyle bir şey yapıyorsa bu daha da affedilmezdir.’
Ben siyaseti uzun yıllardır yakından izlemeye çalışan biri olarak, yine uzun yıllardır bu kadar münasebetsiz sözleri bir arada görmediğimi itiraf ediyorum.
Birincisi, söylenen doğru değil. Suriye’de kendilerine ‘Alevi’ diyen azınlık ile bizim Alevilerimizin en ufak bir benzerliği yok. İkincisi, Hüseyin Çelik’in aklına hemen bu benzerliğin gelmesi bana göre bir hayli hastalıklı bir bakışın ürünü. Ve üçüncüsü, CHP’nin Türkiye’nin Suriye politikalarına olan itirazlarını ben de benimsemiyor, hatta yanlış buluyorum ama bu itirazların Suriye rejimini savunmak anlamına geldiğini de hiç düşünmedim.
Keşke Hüseyin Çelik bu sözleri hiç söylemeseydi. Özellikle mezhep bağını hiç kurmasaydı.

Yazarın Tüm Yazıları