Paylaş
BÜTÜN Cumhuriyet tarihinin en vahim güvenlik ihlalleri sıralansa herhalde ilk sıralara devleti yönetenlerin gizli haberleşmesi için üretilen şifreli telefonların dinlenmiş olması olayını yazmak gerekir.
Türkiye’de casusluk yapmak isteyen özellikle yabancı ülkelerin bilgi edinmesini sınırlama/engelleme amacıyla üretilen ve devlet yöneticilerine tahsis edilen bu telefonların Türkiye içinden aylarca dinlenmiş olmasıyla ilgili soruşturmayı başından beri yakından izlemeye ve bilgiyle yazmaya çalışıyorum. Son olarak bu soruşturmanın artık bir iddianamesi de oldu ve 28 kişi hakkında çok ağır suçlamalarla dava açıldı.
Bugünden itibaren bu dava iddianamesini yazacağım.
İddianamenin daha başında şöyle bir bölüm başlığı var: ‘A-FETHULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ/PARALEL DEVLET YAPILANMASI (FETÖ/PDY) HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME.’
Savcı, belli ki kriptolu telefonları dinlemek ve dinlenmesine yardımcı olmakla suçladığı 28 kişinin bu ‘örgüt’e mensup olduğunu düşünüyor, onlar hakkında sadece casusluk vs ağır suçlardan ötürü ceza istemiyor, sanıkların bir de ‘terör örgütüne üyelik’ten yargılanmalarını istiyor.
Savcının 28 sanıkla bu ‘örgüt’ arasında maddi ilişki kurup kuramadığı konusuna daha sonra geleceğim; şimdilik bu ‘örgüt’ün üzerinde duralım, çünkü iddianamenin başlangıcı tam olarak bu.
Savcı, savlarını geliştirmeye Terörle Mücadele Kanunu’ndaki ‘terör’ ve ‘terör örgütü üyeliği’ tanımlarını hatırlatarak başlıyor. Ardından da, bir örgütün terör örgütü sayılabilmesi için illa cebir ve şiddet kullanması gerekmediğini öne sürüyor. Bu sürpriz savına destek için de bir Yargıtay kararından alıntı yapıyor.
Can alıcı cümle şu: “Amaç suça ilişkin maddede aranan cebir/şiddet, her durumda ve her aşamada dar anlamıyla maddi cebir, fiziki kuvvet kullanımı olarak anlaşılmamalıdır. Suç, elverişli olmak kaydıyla manevi nitelikteki bir cebirle de işlenebilecektir. Buradaki cebrin, suçun konusu, suçla korunan hukuki yarar da dikkate alındığında; hukuka aykırı iradede mevcut, cebirle ulaşılacak hukuka aykırı amaçlara cebir içeren zorlayıcı iradeyle yönelmiş ve gerektiğinde fiziki cebir kullanacağı, fiziki cebirle sürdürüleceği duraksamaya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkmış hareketler olarak anlaşılması zorunludur. Dolayısıyla maddedeki cebir geniş anlamıyla kabul edilmelidir. (....) Önemli olan, hukuka aykırı bir biçimde, cebri nitelikteki amaç suça yönelen yasadışı oluşumun, bu suçu işlemek bakımından gerekli elverişliliğe sahip olup olmamasıdır.”
Peki bu alıntı Yargıtay’ın hangi dairesinin hangi konudaki kararından acaba?
Şimdi sürprize hazır olun: Bu karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Balyoz davasıyla ilgili onama kararından.
Hatırlayalım, Yargıtay’ın 9. Ceza Dairesi ‘paralel yapının dairesi’ olarak görüldü, neredeyse baştan sona değişti. O değişime sebep olan kararlardan biri, işte bu alıntısı yapılan Balyoz kararıydı; suçu geniş yorumlayan karar yani.
Balyoz davası, ‘paralel yapının orduya kurduğu bir kumpas’ olarak nitelendi ve son olarak bu niteleme bir mahkeme kararıyla da tescil edildi.
Şimdi o ‘kumpas’ın ortağı olduğu söylenen Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin tam da ‘kumpas’ diye nitelenen kararı, ‘paralel yapı’ aleyhine bir iddianamenin temel dayanaklarından biri haline gelmiş durumda.
İnsan ne diyeceğini bilemiyor doğrusu.
‘FETÖ’ suçlamasının bir dayanağı daha var
SAVCININ ‘Fethullahçı Terör Örgütü’ nitelemesi, henüz bir iddia. Mahkemelerin ve sonunda da Yargıtay’ın bu yönde kararlar verip bu kararların kesinleşmesinden sonra ancak böyle bir ‘terör örgütü’nden söz edebiliriz.
Savcının bu nitelemeyi yaparken kullandığı bir dayanak, az önce yazdım, bir zamanlar ‘paralel yargının kalesi’ olarak görülen Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bir kararındaki cümleler.
Savcının bir dayanağı daha var, o da Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi tarafından yazılmış bir rapor. Bu raporun da çok yakın zamanda yazıldığını hatırlatmam gerek.
Ve son olarak, bizzat Fethullah Gülen hakkında iki mahkeme tarafından verilmiş olan ve içinde ‘Terör örgütü kurma ve yönetme’ suçlamalarının da geçtiği meşhur yakalama kararları savcı tarafından ‘FETÖ’ye dayanak olarak hatırlatılıyor.
Cuma devam edelim
İDDİANAMENİN giriş bölümünden söz edeyim derken esas suçlama olarak kriptolu telefonların dinlenmesi mevzusuna giremedim bile. Cuma günü bu köşede devam edeceğim.
Paylaş