Paylaş
Sebebi basit: Meclis’te kabul edilen ve halen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayını bekleyen yasa eğitimde yeni sistemle ilgili geniş bir çerçeve çiziyor, uygulamanın nasıl olacağı ise yasanın
değil, Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirleyeceği bir şey.
Yasa aslında Milli Eğitim Bakanlığı’nı yazın fazla mesaiye zorlayacak nitelikte. Çünkü eski ve alışılmış uygulama neredeyse tamamen değişiyor.
O yüzden bu büyük değişimin belki de 2012-13 öğrenim yılına yetişmesi mümkün olmayacak. Bu ihtimal düşünüldüğü için de, yasanın yürürlük maddesine bir esneklik getirildi, Bakanlar Kurulu’nun yürürlüğü bir yıl ertelemesine olanak sağlandı. Bakalım yasanın uygulaması yetişecek mi?
Gelin madde madde gidelim, yasanın bilinenlerini ve bilinmeyenlerini ele almaya çalışalım:
· Eğitim artık 8 değil 12 yıl ‘zorunlu.’ Yani, yasanın uygulamaya girdiği yıldan itibaren okullardan sadece lise bitirenler mezun olacak, 8 yılı bitirmek diplomaya hak kazanmak anlamına gelmeyecek.
· Zorunluluk süresi 12 yıla çıkan eğitim 4’er yıllık üç kademe halinde uygulanacak.
· Eğer yasanın 2012-13 öğrenim yılından itibaren uygulanmasına karar verilirse, bu yılın eylül ayında 72 ayı doldurmuş olan çocukların ilkokula yazdırılması zorunlu olacak.
· Yine yasa 2012-13’de devreye girecekse, aynı yıl ilköğretimin 8. veya daha alt sınıflarına devam edeceklerin liseye de devamı zorunlu olacak, okuldan ayrılınamayacak, diploma alınamayacak.
· Yasa 2012-13’de devreye girecekse, bu yıl ilköğretim dördüncü sınıftan beşinci sınıfa geçenler eylülden itibaren ‘ortaokul’ öğrencisi olacaklar. Yok yasanın uygulaması 2013-14’e bırakılacaksa, bu yıl ilkokul 3. sınıfı bitiren öğrenciler, gelecek yıl yabancı okulların ortaokul bölümlerine girebilmek için sınava katılabilecekler.
· Yasa uygulamaya girdiğinde ‘ortaokul’ öğrencisi olacaklar, bazı seçmeli ders paketlerini alabilecekler. Bu paketler içinde içeriği ve ismi belli sadece iki ders yasada yazıyor: Kuranı Kerim ve Peygamberin Hayatı. Geri kalanların ne olacağını Milli Eğitim Bakanlığı belirleyecek ve herhalde ilan da edecek.
· Ortaokul öğrencileri, bazı mesleki ve teknik paketleri seçmiş olsalar dahi çıraklık programlarına gitmeyecekler. Çıraklık ancak lise aşamasında mümkün olabilecek.
· Yasa, seçmeli ders paketlerinin yolun bir yerinde değiştirilebileceğini, bir seçimden vazgeçilebileceğini söylüyor ama bunun biçimini ve kriterlerini bakanlık belirleyecek.
· Yasa, seçmeli derslerin not ortalamasına katkısı hakkında hiçbir şey söylemiyor. Bunu da bakanlık belirleyecek. Bu, belki de en kritik konu.
· Ortaokulu bitirenler, 4 yıllık liseye geçişte, mezun oldukları pakete uygun okullara gidebilecek. Lise seviyesindeki bütün okulların mümkün olan bütün genel paketleri sunabilmesi isteniyor ama konu teknik eğitim olunca o tür paketlere uzmanlaşmış okullar da olacak elbette. Bunu ve teknik eğitimin işleyiş biçimini yine bakanlık belirleyecek.
· Örneğin engellilere verilen evde eğitim veya ‘kaynaştırma eğitimi’ gibi özellikli eğitimin nasıl sunulacağı, sunumda bir değişiklik olup olmayacağı vs bilinmiyor. Bakanlık bunu da belirleyecek.
· Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte tedricen ve yıllar boyunca da artarak Türkiye’nin ortalama eğitim süresi uzayacak. Ama özellikle lise seviyesinde yakın zaman içinde ciddi bir derslik ve elbette öğretmen açığı belirecek; çünkü artık aynen ilköğretimde olduğu gibi lisede de hedef yüzde 100 okullaşma oranı olacak. Bu orana yaklaşılacak olursa da derslik ve öğretmen açıkları ortaya çıkacak.
Yasanın iyi tarafı yok mu?
AÇIKCASI, bu yasa içerdiği pek çok sakıncanın yanında çok temel bir iyiliği de beraberinde getiriyor. Bu da, getirilen esnek sistem.
Ama bu iyilikten nasıl yararlanılacağı da tamamen Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygulamasına bağlı. Maalesef yasa koyucu, bakanlığı esnek sistemin doğru dürüst ve eşitlikçi biçimde uygulanması yolunda zorlayıcı kimi tedbirleri yasaya koymadı.
Türkiye’de sünni çoğunluk için din dersi sevindirici bir gelişme olabilir ama Alevi veya diğer dinlerden azınlıklar için henüz ortada temenniler dışında sevinilecek bir şey yok. Oysa azınlıkların da çoğunluklarla benzer haklardan yararlanması için yasaya tedbirler konabilirdi.
Burada ‘azınlık’ derken illa dini veya etnik azınlıkları düşünmeyin.
Yasaya, mesela ‘Belli bir okul bölgesinde (ilçe) öğrencilerin yüzde 10’unun talep etmesi halinde o seçmeli ders konur’ gibi bir ifade eklense yasa koyucu eşitlikçiliği de teşvik etmiş olurdu.
Eğitim yasasını anlamak ve eleştirmek
EĞİTİM yasasıyla ilgili çok sayıda yazı yazdım. Son yazdığım yazılar, eleştiriden çok yasanın içeriğini anlatmaya çalışan yazılardı.
Yasanın Meclis’ten geçişi bir inatlaşmaya kurban gittiği için, yasada yapılması bence elzem olan pek çok düzeltme ve iyileştirme de yapılamadı.
Ama bana soracak olursanız, bu yasa artık ülkemizin temel siyasi bölünmelerinden biri haline geldi bile. O yüzden, önümüzdeki dönemde de yasanın hep tartışılacağını, zaman zaman da yasada kapsamlı değişikliklere gidileceğini düşünenlerdenim.
Eleştirilerimi kayda geçsin diye özetlemek istiyorum:
- OKULA BAŞLAMA YAŞI: Yasa, 60 ayı doldurmayı alt, 72 ayı doldurmayı ise üst sınır olarak kabul ediyor. Dünyanın dört bir yanında eğitim uzmanları hemfikir ki, 72 ay alt sınır olmalı, 84 ay ise üst. Ve çocuklarımız 60-72 ay aralığında okul öncesi eğitime devam etmeli.
- KADEME GEÇİŞ YAŞLARI: 5-6 yaş arası ilkokula başlanınca 9-10 yaşları arasında mesleki yönlendirmeyi de içeren ortaokula, 13-14 yaşları arasında da liseye başlanmış oluyor. Bu yaş aralıklarının bilişsel becerileri dikkate almadan belirlendiği konusunda bütün uzmanlar hemfikir.
- İLKOKULDAN ORTAOKULA GEÇİŞ: Kademelendirmenin 4’er yıl yapılması da yanlış. İlk kademenin 5, ikinci kademenin 3 ve son kademenin 4 yıl olması daha doğru olurdu.
- YASADA ‘PEYGAMBERİMİZ’ İFADESİ: Laik bir ülkenin vatandaşlarının elbette peygamberi, hatta peygamberleri olur ve o vatandaşların peygamberlerinden sevgi ve saygıyla söz etmesi de son derece normaldir. Ama laik ülkenin yasalarında ‘Peygamberimiz’ diye bir kelime olamaz. Anayasa Mahkemesi sırf bu ‘miz’ eki nedeniyle yasa maddesini iptal ederse şaşırmam doğrusu. Çünkü Türkiye vatandaşları arasında başkasını peygamber olarak benimsemiş olanlar da var.
- OKULDA DİN DERSİ
VERMEK: Türkiye’de din eğitimi konusunun eğitimle ilgili en büyük toplumsal taleplerden biri olduğunu yıllardır yazıyorum. Bu talep karşılanmalıdır. Mesele, talebin ne şekilde karşılanacağıyla ilgilidir. Keşke bu ihtiyaç, okul saatlerinde ve müfredatın içinde değil de, okul dışı saatlerde ve müfredat dışı olarak seçimli biçimde karşılansaydı. Bu haliyle yasanın öngördüğü uygulamanın laiklik ilkesine aykırı olduğunu düşünüyorum.
Paylaş