Bu sığlığa mahkum muyuz? Başka bir dünya mümkün değil mi?

On yılı aşkın süredir iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi hala daha iki seçmenden birinin oyunu alıyor.

Haberin Devamı

Ak Parti’den, hükümetten memnun olan vatandaşları bir kenara ayıralım; memnun olmayanlarla ilgili konuşuyoruz.
Memnuniyetsizlerin yarıdan fazlasının Cumhuriyet Halk Partisi’nde temsil edildiğini, ileride memnun olma ümidini bu partiye bağladığını unutmayalım.
Bütün CHP seçmeni için değil ama hatırı sayılır bir seçmen grubu için, özellikle de CHP üst yönetimi için bir süreden beri ‘Acaba memnuniyetsiz olmaktan çok mu memnunlar’ diye düşünmüyorum desem yalan olur.
Deniz Baykal’ın genel başkanlığı döneminde iktidar olma konusunda bir ümitten bile söz edilmiyordu. O zaman daha rahat söylüyordum, ‘Şikâyetçi olmaktan, memnuniyetsiz olmaktan memnun bu parti’ diye.
Sonra Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan oldu ve iktidar olmaktan söz etmeye başladı. O zaman fikrimi sorguladım, ‘Acaba nihayet bu memnuniyetsizlik halinden sıkılmaya mı başladılar’ diye.
Fakat bugün bu yenilgiyi peşinen kabullenmişlik halini partinin politikalarında en az Baykal dönemindeki kadar görür oldum. Galiba CHP yeniden eskiye döndü.
Bu yenilgicilik, hatta neredeyse yenilgi-severlik hali, CHP seçmeninin önemli bir bölümünü oluşturan beyaz yakalı, görece daha fazla okumuş yazmış, bir bölümü onuruyla çalışıp artık emekli hayatı sürmekte olan seçmen kitlelerini büyük bir sığlığa mahkum ediyor.
Alın Reyhanlı saldırısını...
Sonuç olarak Türkiye’nin bir ilçesine yurtdışından bir saldırı yapılmış, 51 vatandaşımız feci biçimde can vermiş. Hastanelerde hala canıyla uğraşan çok sayıda vatandaşımız var.
Saldırının yurt dışından yapıldığı konusu, hükümetle muhalefetin anlaştığı tek konu.
Ortada çok vahim şeyler var. Bir kere feci bir güvenlik zaafiyeti. Reyhanlı gibi bir yere iki koca minibüs dolusu patlayıcıyı getirip yerleştirebiliyorlar ve bu saldırı önlenemiyor.
Saldırı sonrası soruşturmacı otoritenin aklına ilk gelen şey yayın yasağı koymak. Ama zaten o yasağı talep eden savcının soruşturmadan haberi bile yok. İşler Ankara’dan yapılıyor, özel polis birlikleri geliyor, soruşturmayı onlar bizzat bakanın ve valinin denetiminde gerçekleştiriyor. Savcı pek çok şeyden en son haber alan kişi konumunda. Nerede hukuk devleti, nerede soruşturma usulü, adabı?
Türkiye’nin Suriye iç- savaşındaki aktif tutumu başından beri eleştiriliyor. Ancak bu eleştirilerin çoğunun çok tutarlı olmadığı, hele hele ‘Bırakın Araplar birbirini yesin, biz sırtımızı dönelim’ diyen anlayışın ırkçı ve Oryantalist özellikleri ortada.
Bana soracak olursanız esas eleştirilmesi gereken şey, ‘Kendimize oyun kurucu diyoruz ama iki yıl oldu Suriye’de hala bir sonuç alınamadı, sakın gücümüzü abartıyor olmayasınız’ cümlesinde gizli. Dış politika duygularla değil gerçeklerle yapılır ve bir ülkenin kendi gücünü gerçekçi biçimde değerlendirmesi gerekir.
Muhalefetin, Beşar Esad’ı savunuyor veya Araplara karşı ırkçılık yapıyor konumuna düşmeden söyleyebileceği ve üstelik gerçekten bir karşılığı olan çok şey varken, ‘Reyhanlı’da ölenleri hükümet öldürdü’ dediğinizde bütün bu alan kapanıyor. Sığ bir siyah-beyaz çekişmesine dönüyor iş.
Oysa başka bir dünya, başka bir muhalefet mümkün.
On yıl sadece memnuniyetsizliklerin altını çizerek geçirmek için, sonunda memnuniyetsizliğinden memnun yaşar hale gelmek için çok ama çok uzun bir süre.
Ama korkarım bizi böylesine sığ bir muhalefete mahkum eden anlayış daha çok uzun süre orada duracak.
Ve biz, AK Parti bize hakkımız olanın azıcığını verdiğinde bile neredeyse teşekkür etmeye devam edeceğiz. O arada giden haklarımız da gidecek, onlara da doğru dürüst ses çıkaramayacağız...

Yazarın Tüm Yazıları