Paylaş
IŞİD’in hâkimiyet kurmak istediği alanlardan Sünni ve Arap olmayanları kovaladığı, yani aslında etnik temizlik yaptığı biliniyor. Bunun için katliam, topluca ırza geçme, kadınları seks kölesi olarak kullanma dahil her türlü kötülüğü aynı anda yapıyor IŞİD. (Hatırlayın, aynı yöntemleri Sırp ve Hırvat orduları da Bosna’da uygulardı; Ruanda’dan Somali’ye kadar aynı insanlık dışı yöntemler etnik temizlik, hatta soykırım amacıyla kullanıldı, kullanılmaya devam ediyor.)
Burada yayınladığım haritayı epeydir arıyordum, hatta bir ara ‘Kendim mi yapsam acaba’ diye düşündüm ama beceremedim. Nihayet önceki gün Amerikan Foreign Policy dergisinin web sitesinde gördüm, buraya da aldım.
Biz sınırımızın dibindeki bu kirlinin kirlisi savaşı bugünlerde Kobani üzerinden iliklerimizde hissederek yaşıyoruz. Kobani, bu anlamda IŞİD’e karşı Kürt direnişinin Stalingrad’ı oldu.
Haritada daha net görüyorsunuz; mesele Kobani’nin kurtulması değil, bütün etrafının kurtulması, IŞİD’den temizlenmesi meselesi esasen. Türkiye’ye kaçan 200 bine yakın Kürt, Kobani şehir merkezinin yanı sıra etraftaki köylerden geldi. IŞİD saldırıları öncesi bütün Kobani kantonunun 400 bin nüfuslu olduğu öne sürülüyor; bu nüfusun yarısı bugün Türkiye’ye sığınmış durumda. Daha geçen gün Kobanili Kürtlerin siyasi örgütü PYD’nin başındaki Salih Müslim, kasabada aralarında kadın ve çocukların da olduğu 9 bin kişin kaldığını söyledi. Durum çok kritik ve IŞİD bölgeyi etnik olarak temizleme konusunda çok mesafe almış durumda.
IŞİD’in Irak’ta da uyguladığı bu etnik temizlik, yani Arap ve Sünni olmayanları kaçmaya zorlama stratejisi kaçıp göçenler en kısa zamanda evlerine geri dönemezse başarıya ulaşabilir.
O yüzden Türkiye’nin sadece Kobani kasabasını değil bütün çevresini de düşünerek; ardından da öncelikle Türkiye-Suriye sınırındaki IŞİD bölgelerinden başlayarak ama nihayetinde bütün Suriye ve Irak’ın bir bölümünde ciddi nüfus hareketlerine sebep olan her durumu ortadan kaldırmaya yönelik bir stratejiye sahip olması; bu stratejiye Batılı ülkeleri de ikna etmesi ve ardından da Kobani’den başlayarak harekete geçilmesi gerekiyor.
Ankara, Amerikan Başkanı Obama’nın birkaç hafta önce alelacele açıkladığı ‘IŞİD stratejisi’nin bir strateji falan değil, tam tersine politikasızlığın itirafı olduğunu düşünüyor ve bölgede düzeni kalıcı olarak kurmakla yetinmeyip bir ‘çıkış stratejisi’ne de sahip olmayan hiçbir şeyi kabul etmiyor, savaşa gözü kapalı dalmıyor.
O yüzden haritaya bir daha ve dikkatlice bakın bence.
Haritada sarı renkle gösterilen alanlar Kürt bölgeleri, gri ve siyahlar ise IŞİD kontrolünde olan alanlar... Siz de görüyorsunuz, solda gözüken Kürt kantonu Afrin ile en sağdaki Kürt kantonu Cezire arasındaki geniş gri bölgede Kobani bir minik sarı nokta olarak kalmış durumda.
23 can pahasına pozisyon güçlendirmek!
İNSAN hayatı üzerinden siyaset yapmak maalesef bu topraklarda hâlâ kurtulamadığımız bir alışkanlık.
Kobani protestosu için sokağa çıkılması ve bunun şiddetle birleşmesi sonucu bu yazı yazılırken hayatını kaybedenlerin sayısı 23’tü.
Hatırlayın 2012’nin sonbaharını. O zaman da cezaevlerindeki PKK ve KCK tutuklu/hükümlüleri açlık grevi yapıyordu; ölümlerin başlaması an meselesiydi. Son dakikada Abdullah Öcalan devreye girdi, ölüm oruçları sona erdi. Bu olay, Öcalan’ın pozisyonunun yeniden güçlenmesi anlamına geliyordu; nitekim bundan sonra Öcalan’ın o zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı bir mektupla bugünkü ‘Çözüm süreci’ başladı.
Bugün de, epeydir dillerde olan ‘serhildan’ tehdidinin ilk provası başladı, 23 can gitti ve son dakikada Öcalan devreye girdi, ‘Şiddet sona ersin’ dedi. Tabii bilmiyoruz şiddet sona erecek mi, Öcalan’ın sözü sokaktaki gençlere ne kadar geçiyor ama Öcalan’ın bu durumu tam da müzakere dönemi öncesinde pozisyonunu güçlendirmek için kullanacağı çok açık.
Paylaş