Paylaş
Hikayeye baştan başlayayım. Pazartesi akşamı İstanbul’da Yapı Kredi Bankası’nın davetiyle bir çalışma yemeğine katıldım. Bankanın kendi iç eğitimleri için açtığı Yapı Kredi Akademi’nin bir davetlisi vardı, Prof. Hans Rosling.
Tıp doktoru ve aynı zamanda bir istatistikçi Prof. Rosling. Artık doktorluk yapmıyor, neredeyse bütün zamanını kurduğu ‘GapMinder Vakfı’ için çalışmalarına veriyor.
‘Gap minder’ ismi, Londra’da biraz olsun zaman geçirmiş kimseleri gülümsetir. Çünkü bu şehrin yeraltı tren sistemi ‘Underground’un her istasyonunun her köşesinde, platformla yanaşan trenin kapısı arasındaki boşluğa insanların düşmesini veya ayaklarının sıkışmasını veya başka istenmeyen şeyler olmasını önlemek için uyarı amacıyla ‘Mind the gap’ (Kabaca ‘Boşluğa/Farka dikkat’ diye çevireyim, siz de bana kızın) yazısını görürsünüz. İşte Prof. Rosling’in vakfı da, ülkeler arasındaki farklara dikkat çekmek için ‘GapMinder’ (yine kabaca ‘Fark hatırlatıcısı/dikkat çekicisi’ diye çevireyim, siz yine bana kızın) adını almış.
Prof. Rosling’in pazartesi akşamı dinlediğim sunuşu ve sorularımıza verdiği cevaplar da çok ilginçti ama sonra www.gapminder.org adresindeki web sitesini inceleyince o akşamın sadece bir giriş veya sunuş niteliğinde olduğunu anladım. Esas cevher web sitesindeki istatistik karşılaştırmalarda, oraya depolanmış olan inanılmaz büyüklük ve derinlikteki bilgideydi.
Biraz kendimi anne babası tarafından çok ama çok fazla oyuncak alınmış, o yüzden de oyuncaklarından hangisiyle oynayacağını bilemeyen bir çocuğa benzetiyorum şu anda; çünkü bu siteden elde ettiğim bilgilerin her biri, birkaç köşe yazısı doldurur nitelikte.
Sitede isterseniz kendi bilgisayarınıza da yükleyebileceğiniz formatta olan çok zengin bir istatistik araç var. Bu araçta, dünyadaki bütün ülkeleri çeşitli açılardan birbiriyle kıyaslayabiliyor, bu kıyaslamanızı da çoğu zaman taa 1800 yılından başlayan bir zaman serisi içinde yapabiliyorsunuz. Örneğin kadın başına düşen çocuk sayısı ile ülkelerin kişi başına gelirlerini zaman serisi içinde değerlendirebiliyor, çocuk sayısı azaldıkça gelirin nasıl arttığını görebiliyorsunuz. Veya aynı kişi başına geliri o ülkedeki ortalama yaşam süresi beklentisi ile kıyaslayabiliyorsunuz.
Site sadece böyle görece daha genel istatistiklerden oluşmuyor. Mesela tarım istatistikleri var. Ülkelerin et üretimleriyle gelirlerini veya nüfus büyüklüklerini vs. pek çok farklı bilgiyi birbiriyle kıyaslayarak ve zaman serisi içinde görebiliyorsunuz.
Adresi tekrar vereyim, belki ilginizi çeker: www.gapminder.org
Önce para sonra sağlık mı önce sağlık sonra para mı?
GapMinder’ın gelişme istatistiklerinden çıkan en ilginç sonuçlardan birini pazartesi akşamı Prof. Hans Rosling anlattı.
Genel olarak ‘Batı’ diye adlandırılan Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da, ortalama yaşam beklentisi ve eğitim seviyesi dünyanın geri kalanından çok da farklı değilken zenginleşme başlamış. Zenginliği de bir süre sonra ortalama yaşam süresinin uzaması ve eğitim seviyesinin yükselmesi izlemiş.
Oysa Afrika bir ölçüde bunun dışında bırakıldığında, dünyanın geri kalanında zenginliğin artması ‘Batı’nın tam tersine bir süreçle olmuş. Yani, Türkiye dahil ülkelerde önce ortalama yaşam süresi ve eğitim seviyesi artmaya başlamış, ardından zenginlik gelmiş.
Bu, başlı başına ilginç bir durum. Farklı gelişme modelleri olduğunu kanıtlıyor en azından.
Demokrasi yoksa gelişme de yok!
GAPMinder’ın güzel taraflarından biri, tek tek ülkeleri dünyanın geri kalanından izole edip karşılıklı kıyaslamalara da izin vermesi.
Türkiye ile Yunanistan’ın, Türkiye ile Brezilya’nın, Türkiye ile Güney Kore’nin, hatta Türkiye’nin bu üç ülkeyle aynı anda kıyaslaması çok açıklayıcı sonuçlar verebiliyor.
Ben her seferinde bu ülkelerin kişi başına gelirlerini farklı bilgilerle kıyasladım ama kişi başına gelir yerine başka bir şeyle kıyaslamak da mümkün. Elde ettiğim genel sonuç, Türkiye’nin ve saydığım diğer ülkelerin esas zenginliği demokrasiye geçişlerinden sonra artmış.
1950’ye kadar çok daha yavaş ilerleyen ve zenginleşen bir Türkiye var. Tabii 2. Dünya Savaşı’nı ve 1929 Büyük Buhranını görmezden gelemeyiz ama 50 sonrası zenginliğin hızla arttığını gözlüyoruz.
Bu da bize bir şey söylüyor: Çok partili demokratik hayat bize ve çocuklarımıza çok daha iyi bir hayat sağlıyor.
Çin denen devi yakından görmek
KAÇ yıldır, ‘Çin’in uyanışı’ndan söz ediliyor da bu ne anlama geliyor? Bizde uzman sıfatını taşısa dahi insanlara Çin’in esas ifade ettiği şey ekonomisinin büyüklüğü, üretim kapasitesi vs.
Ama GapMinder’daki rakamlar ve veriler bu bakışın ne kadar dar bir bakış olduğunu gösteriyor. Benim örneğim tarım istatistiklerinden. Çin, özellikle de son 30 yılda, dünyanın devasa bir tarım üreticisine dönüşmüş durumda. Gerek tahıl ve gerekse hayvancılık konusunda Çin pek yakında dünyanın en büyük ihracatçılarından biri haline gelirse kimse şaşırmasın. Çin’de sadece oyuncak yapılmıyor, buğday dahil pek çok alanda Çin’in üretimine yaklaşmak pek mümkün gözükmüyor.
Aynı tarım istatistikleri Türkiye için ise hiç iyi şeyler söylemiyor. Türkiye, başka pek çok alanda gösterdiği başarıyı tarım ve hayvancılıkta gösterememiş, hatta yerinde saymış.
Bu bir yandan tarım ve hayvancılıkta bir potansiyelin olduğuna işaret ediyor, bir yandan da ciddi yapısal sorunlara.
Paylaş