Paylaş
Bisikletlerle evden çıktık, 50-60 metre sonra, yakın bir arkadaşımın oğlu, benim de oğlumun arkadaşı olan Murat bisikletten düştü, kafasını yere çarptı. Yanına gittiğimde ciddi kanaması vardı.
Hemen otomobille bize çok yakın mesafedeki Adapazarı Yenikent Devlet Hastanesi’ne gittik.
Burası, 1999 depremi sonrası kurulmaya başlayan ‘Yeni Adapazarı’nda devasa boyutlarda bir hastane. Hemen yakınında bir büyük hastane daha var, Sakarya Üniversitesi’ne bağlı Eğitim ve Araştırma Hastanesi.
Acil servisten girdik, neredeyse girer girmez bir doktor tarafından muayene edildi Murat. Doktor, bir sağlıkçıdan yaranın temizlenip pansuman yapılmasını istedi.
Yandaki başka bir odaya geçtik bu işlemler için. Yardımcı sağlık personeli arkadaş gayet profesyonel biçimde yaraları temizledi, lokal anestezi uyguladı, dikiş atması gereken yerlere dikiş attı, üstünü sardı ve Murat ayaktaydı.
O sırada annesi de hastaneye gelmişti, birlikte yeniden doktora gittik.
Doktor kısaca bir nörolojik muayene yaptı, herhangi bir beyin kanamasından şüphelenmediğini ama yine de Murat’ı 24 saat müşahade altında tutmak gerektiğini söyledi. Bunu evde de yapabilirdik, saydığı belirtilerden (kusma, bilinçte bulanıklık vs.) herhangi birini görecek olursak hemen yeniden hastaneye gelmeliydik.
Annesi emin olmak için tomografi çekilmesini istedi, doktor ‘Bence gerek yok ama arzu ediyorsanız hemen çekilir’ dedi, bizi ilgili servise yönlendirdi.
Hastane koridorlarında ilgili servisi bulduk, içeri girdik ve bizi bir kadın sağlıkçı karşıladı bu kez. ‘Tomografi için mi geldiniz’ dedi, ‘Evet’ dedik, Murat’ı hemen odaya aldı, on dakika sonra tomografi de çekilmişti. Yardımcı sağlık personeli hanım, ‘Aslında rapor üç günde çıkıyor ama acilden geldiğiniz için isterlerse orada bilgisayardan filmlere bakabilirler’ dedi.
Yeniden acile döndük, doktor hemen masadaki bilgisayardan filmlere baktı, şüphe çekici hiçbir şey yoktu ama bize yine de tedbirli olmamızı ve Murat’ı iki saatte bir gözlemlememizi söyledi, gidebilirdik.
Murat’ın annesi kayıt-kabul görevlisine para ödemek için gitti, görevli SSK numarasını bilip bilmediğini sordu, hayır ezberinde yoktu numara. ‘Kolayı var’ dedi görevli, TC kimlik numarasından da bulabilirdi. Buldu da nitekim iki dakika bile sürmeyen bir işlemin sonunda.
Gidebilirdik. Hastaneye girmemizle çıkmamız arasında en çok bir saat geçmişti. Beş kuruş para bile ödememiştik ve ödemeyecektik.
* * *
Bayram günü bu hikayeyi, ‘Yahu bu Ak Parti hep mağduru oynayarak, türban üstünden kazanıyor bu seçimleri’ diye düşünenler bir kez daha düşünürler belki diye anlattım.
Negatif mesajlarla, defansif pozisyonlarla seçim kazanılmaz. Olumlu mesajlarla ve ofansif bir tutumla kazanılır.
Bayramınız kutlu mu olsun, mübarek mi
Çocukken bana ‘Bayramınız mübarek olsun’ demek öğretildi. ‘Bayramınız kutlu olsun’ diyemiyorum.
Ama biliyorum ki çok sayıda insan da ‘Mübarek olsun’ demiyor veya diyemiyor.
‘Ne fark eder hepsi bayram tebriği değil mi’ diyebilirsiniz. Haklısınız da, önemli olan karşımızdakinin bayramını tebrik etmek.
Ancak, benim paranoyama verin, ‘Bayramınız kutlu olsun’ diyenlerle ‘Bayramınız mübarek olsun’ diyenler arasında sanki siyasi mesaj kaygılı bir fark var gibi geliyor bana.
Kendi kendime böyle bir endişeye kapıldığımdan olsa gerek, son yıllarda sadece ‘İyi bayramlar’ diyorum. Ama onun da ‘Hayırlı bayramlar’ versiyonu var, yine siyasi tercih kokan.
Mübarek / Kutlu / Hayırlı / İyi bayramlar...
Paylaş