Paylaş
Artık köprülerin altından çok sular aktı. Virüsler, internet sayesinde çok yaygınlaştı. Virüs yazarak, dünyada milyonlarca bilgisayara bunları yayarak milyonlarca dolar kazanan insanlar var. Tabii bir de virüsleri avlayan koca bir endüstri oluştu.
İşte bu kutucuk Siemens’in S7-400 model PLC’si. Bu aletler etrafımızdaki hemen hemen her şeyi yönetiyor. |
Virüs nasıl bulaşıyor, operasyon nasıl yapıldı?
KİTAPTAN (“Confront and Conceal: Obama’s Secret Wars and Surprising Use of American Power”) geniş bir alıntı haber yapan The New York Times’dan öğreniyoruz ki, Amerikalı ve İsrailli uzmanların İran’ı hedef almak üzere geliştirdiği ilk ve tek virüs Stuxnet değil.
Yine PLC’leri, İran’ın Natanz’da kullandığı Siemens’ın S7-400 model PLC’leri hedef alan ilk nesil virüsler, bu tesisin büyüklüğünü ve işlem yapma hızını yıllar boyunca izledi, fırsat buldukça da merkeze topladıkları data’yı gönderdi.
Aslında PLC’ler kapalı sistemler. Herhangi bir biçimde internete bağlı değiller. O yüzden bunlara virüs bulaştırmak için önce o makinalara erişimi olan, onları programlayan mühendislerin o programlama işinde kullandıkları PC’lerine virüsü bulaştırmak gerekiyor. Sonra mühendis virüsten etkilenmiş bilgisayarını PLC’ye bağladığında virüs kendini oraya da kopyalıyor. Virüsün topladığı bilgiler de aynı yolla geri dönüyor.
Kitabın verdiği bilgilerden bana göre en ilginci, Amerikalı ve İsrailli virüs yazarlarının kendi yazdıkları virüsü (Stuxnet) zaman içinde geliştirmeleri ve virüsün halen Natanz’da yüklü eski versiyonlarını yeni versiyonla değiştirmeleri.
Bu yeni versiyonlardan birinde hata yapılıyor, virüs de o yüzden internete bulaşıyor ve dünya bundan böyle haberdar oluyor. Yoksa kimsenin haberi olmayabilirdi.
Peki virüs nasıl çalışıyor nasıl bozuyor?
BAZI işler var, insanlar tarafından yapılmasına veya bir makinenin hassasiyeti ve zamanlamasıyla becerilmesine imkan olmayan.
Bir örnek vereyim: Termik santralın buhar türbin odasındaki basınç ve sıcaklık çok hassas. Bu basıncın ve sıcaklığın çok artması halinde mikrosaniyeler içinde emniyet vanalarının açılıp fazla buharın tahliye edilmesi gerekiyor. Hem sıcaklık ve basınç artışını bazı sensörler denetliyor hem de gerekirse vanayı o kadar kısa zamanda bilgisayar yapıyor.
Bütün bunları kontrol eden bilgisayarın sensörden ne bilgi gelirse gelsin içerde basıncın normal olduğunu göstermeye programlandığını düşünün. O zaman santral infilak eder, oluşan hasar yüzünden kullanılmaz hale gelir.
İşte Natanz’daki virüsün yaptığı bu, aynı virüsün bütün dünyaya tehdidi de aynen bu.
Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisindeki santrfüjler bazen normal hızın çok ötesinde hızlarla döndükleri halde kontrol odasındaki mühendisler bunu farketmedi, çünkü bilgisayarları onlara yalan söylemeye programlanmıştı.
Natanz’daki saldırı çok akıllıcaydı; çünkü birden fazla arıza tipi yaratılmıştı. Aynı arıza sık sık tekrarlanmıyordu. Öyle olunca mühendisler tamir ettik sanıyor, iş devam ediyordu ama virüs o sırada yeni bir arıza yaratmak için pusuda bekliyordu.
İranlı yetkililer arızaları gideremediği için işten adam bile attılar ama bilgisayarlara bakmak taa 2011’de akıllarına geldi.
Amerika Natanz’ın kopyasını kurup saldırıyı denemiş
KİTAPTAN bir başka bilgi şu: İran’ın Pakistan’dan karaborsa üzerinden satınaldığı santrfüj teknolojisi biraz demode bir teknoloji. Ama daha önce Libya’da da aynı teknoloji vardı ve Libya nükleer programını bıraktığını kanıtlamak için bunları söküp Amerika’ya göndermişti.
İşte Amerikalılar bu Libya’dan gelen santrfüjlerle İran Natanz’daki zenginleştirme tesisinin bir kopyasını yaptılar ve virüslerini önce burada denediler. Bu denemelerden birinde hızla dönüp patlayan bir santrfüjün parçaları Başkan Obama’nın önüne kondu, ‘Bakın bunu yapabiliyoruz’ dendi.
Paylaş