Adaletin bu kadar verimsizi zor bulunur

ÇARŞAMBA günü bu köşede çıkan yazının başlangıcını tekrar edeceğim:

Haberin Devamı

“Savcılıklarımız, 2013 yılında yaptıkları her 100 soruşturmayı ortalama 90 günde tamamladı, soruşturduğu kişi veya suçlardan 49’u hakkında kamu davası açtı.
Ceza mahkemelerimiz bu 49 kişi veya suçu 210-260 gün yargıladıktan sonra bunlardan 20’sini mahkûm etti. Yargıtay’a giden bu 20 mahkûmiyetle ilgili karar da burada ortalama 328 gün durduktan sonra bunlardan 8’i tamamen, 6’sı ise kısmen onandı.
Türkiye’de adalet sistemini bu kadar tartışmalı ve eleştirilir kılan şey işte tam da bu.
Savcılıklar 100 vatadaşı soruşturur, bu 100 kişiden sadece 14’ü mahkûmiyet alır!
Geri kalan 86 vatandaş ya gereksiz yere soruşturuluyor, mağdur ediliyor, adliye koridorlarına, belki hapislerde gereksiz yere süründürülüyor. Bu 84 kişinin ilk ellisi için çile üç ay sürüyor, geri kalan 36 kişiye ise ortalama 550 gün, yani iki yıla yakın süre resmen analarından emdikleri süt burunlarından getiriliyor.”

*

Haberin Devamı

Bu rakamların tamamını Adalet Bakanlığı Adli Sicil Genel Müdürlüğü’nün kendi web sitesinde de yayınladığı 2013 Adalet İstatistikleri’nden aldım.
Dikkat edin, burada ‘paralel yapı’ya, ‘Kemalist partizan yargı’ya değinmiyorum bile. Bu bozucu ve zaten olmaması gereken etmenlere ihtiyaç olmaksızın da zaten yeterince sorunlu, vatandaşına hizmet etmeyen, tersine vatandaşını mağdur eden bir sistemle karşı karşıyayız.

Tek tek gidelim:
1. Hesap vermeyen savcılık makamı:
Sistemin arızası savcılıklardan başlıyor. Bizim savcılarımızın istediğine istediği soruşturmayı açmak gibi bir özgürlüğü var. Tamam elbette ortada bir suç şüphesi varsa açılsın soruşturma ama bu özgürlüğü savcılarımız neredeyse hiç hesap vermeden kullanıyor. Kimse onlara hesap sormayınca da açılan 100 soruşturmanın sadece 49’u davaya dönüşünce hiçbir şey olmuyor, kimse savcıya dönüp ‘Yahu sen bu 51 soruşturmada dünyanın parasını harcadın, dünya kadar insana mağduriyet yaşattın, ne oldu peki?’ diye sormuyor. Genel olarak ‘yargı mağdurları’ diyebileceğimiz insanların yarısı daha savcılık aşamasında oluşuyorsa, ortada çok ama çok büyük bir sorun var demektir.
2. Savcı özgürlüğü gözden geçirilmeli: Kendimize idari birim olarak ister ‘il’i, ister ‘ilçe’yi kullanalım ama her idari birime bir sorumlu savcı atayalım. Soruşturma açma ve hesap verme sorumluluğu onun olsun, altında görev yapacak savcıların davranışlarından da o sorumlu olsun. Yani özgürlüğü ve hesap verme sorumluluğunu bir kişiye verelim her idari birimde, böylece ‘Her savcı kendi başına bir devlet’ hali sona ersin.
3. Ceza pazarlığı sistemi düşünülmeli: Ceza mahkemelerimizin iş yüküne baktığımızda dava görme sürelerinin çok uzun olması (210-260 gün) dikkat çekiyor. Mahkeme sayımızı arttırmayacaksak, mahkemelere giden dava sayısını düşürmeye çalışmalıyız. Bunun için ceza pazarlığı sistemi düşünülmeli.
4. Savcılar daha iyi iddianame hazırlamalı: Rakamlara baktığımızda açılan kamu davalarının yüzde 37’sinin mahkûmiyetle bittiğini görüyoruz. On ceza davasından altısı beraatla sonuçlanıyorsa savcılar bu insanlara boşu boşuna dava açıyor demektir. Ya savcı daha iyi soruşturma yapıp iddiasını daha iyi temellendirmeli ya da hiç dava açmamalı, sistemi vatandaş değil savcılar tıkıyor esas olarak.
5. Mahkeme kararları da iyi değil: Sistemin genel kalite sorunu aslında her aşamada kendini gösteriyor. 2013 yılında Yargıtay ceza daireleri, ülke çapında ceza mahkemelerinden gelen dosyalardan 374 bin 606 tanesini karara bağlamış. Ve bu dosyalardan sadece yüzde 42.1’i geldiği gibi onanmış. Yani Yargıtay önüne gelen on dosyadan altısını ya tamamen ya kısmen bozmuşsa, mahkemelerle Yargıtay’ın bakışı arasında muazzam bir fark var demektir.
6. Sistemin verimini sağlamak hükümetin görevi: Burada ben oranlar ve rakamlar veriyorum ve böyle yazmak da okumak da insana bir konfor veriyor ama sözünü ettiğimiz şey gerçek insanların gerçek hayatları, gerçek mağduriyetler, gerçek adalet arayışları... O yüzden bu sistemin verimli çalışmasını sağlamamız gerek. Bunu yapma sorumluluğu da elbette hükümete ait. Sistemin neresinin neden aksadığını bulmak, buna çareler önermek, konuyu parlamento gündemine taşımak Adalet Bakanları’nın görevi. Harcanan para da, zaman da bizim. Hem zamanımızın hem paramızın daha verimli kullanılması lazım.

Yazarın Tüm Yazıları