AB Bakanlığı Rum Vakfı’nın kiracısı olacak mı?

Bir büyük ayıp daha resmen ortadan kalktı. Ama geride o kadar çok ayıp var ki...

Haberin Devamı

AB Bakanlığı Rum Vakfı’nın kiracısı olacak mıNeydi o ayıp?
İstanbul’da yolu Ortaköy’e düşenler mutlaka görmüştür, Boğaz’ı kat eden ana yolun üzerinde bir bina var, kapısında Avrupa Birliği Bakanlığı İstanbul Temsilciliği yazıyor.
AB Bakanlığı bu binada İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kiracısı. Ama bina İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait değil.
Hikayesi şöyle: Bugün AB Bakanlığı İstanbul Temsilciliği olarak kullanılan bina eskiden Rum Aya Foka Kilisesi Vakfı’na ait bir ilkokuldu.
1949 yılında Kadastro Genel Müdürlüğü binanın tapusunda ‘malik’ bölümünü boş bıraktı. Çünkü o sırada yürürlükte bir genelge vardı ve azınlık vakıflarına ait malların tapularında o malın sahibini yazmamaya başlamıştı devletimiz.
Bu, o taşınmazların zaman içinde devlete geçmesinin kapısını açan bir genelgeydi. O sebeple çok sayıda ayıp yaşandı Türkiye’de. Vakıflara ait taşınmazlara önce el konuldu, sonra bunların bazıları üçüncü kişilere satıldı.
Ortaköy’deki okul daha şanslıydı. Aya Foka Kilisesi Vakfı 1985’te taşınmazın kendi adlarına tapuya tescili için dava açtı. Ama o sırada İstanbul Büyükşehir Belediyesi binayı kamulaştırdı. Kamulaştırma kararının gerekçesi, binayı yıkıp burayı ‘Park ve yeşil alan yapmak’tı. 1987’de kamulaştırma işlemi tamamlandı.
Ama tam bu arada Aya Foka Vakfı’nın açtığı dava da sonuçlandı, mahkeme taşınmazın tapuya kilise vakfı adına tescillenmesine karar verdi. Ne var ki geç kalınmıştı, kamulaştırma işlemi tamamlanmış, tapu senedine İstanbul Büyükşehir Belediyesi yazılmıştı. Mahkeme kararı uygulanamadı.
Belediye gerçekten binayı yıkmak istedi ama İstanbul’daki koruma kurulu 1994’te yıkıma izin vermedi, binanın bahçesiyle birlikte aynen korunması gereken tarihi eser olduğuna hükmetti.
Belediye binayı kamulaştırmadaki amacına uygun kullanamayacağını anlayınca bu kez binanın ‘Sokak çocukları ve çocuklara yönelik sosyal amaçlı bir iş’te kullanılması için girişimlerde bulundu. Ama bu arada Aya Foka Vakfı da, ‘5 yılda kamulaştırma amacına uygun biçimde kullanılamayan taşınmazların iadesi için başvuru hakkı doğar’ diyen yasadan yararlanmak üzere başvurmak, binasını geri almak istedi. Ne var ki süre geçmişti.
Bu yüzden vakıf 2002 yılında belediyeye başvurarak binayı kendilerine iade etmelerini istedi. Belediye binayı iade etmedi.
Bu arada Türkiye’de Avrupa Birliği’ne üyelik süreci hız kazanmıştı. Türkiye’nin tam üyelik için müzakerelere de başlamasının ardından önce hükümet içinde bir ‘başmüzakerecilik’ pozisyonu oluşturuldu, daha sonra da bu pozisyon bağımsız bir bakanlık olarak örgütlendi.
Yeni kurulan AB Bakanlığı, özellikle toplumu ikna etme görevinin büyük ölçüde İstanbul’dan yapılacağını düşünerek İstanbul’da kendine bir bina aramaya başladı. Ve çok talihsiz biçimde Ortaköy’deki bu binayı seçti.
Talihsizdi, çünkü Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde en fazla tartışılan konuların ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye’nin başına en fazla dert açan şeylerin başında azınlıklara ait taşınmazların iadesi, iade edilemeyenlerin tazmini meselesi geliyordu.
Ve bu meseleleri çözmesi beklenen kurumlardan birinin bir azınlık binasına kiracı olarak dahi olsa yerleşmesi pek hoş bir görüntü değildi.
Aya Foka Vakfı, belediye binayı kendilerine iade etmeyince AİHM’ye dava açtı.
Bu davanın kazanılacağı belliydi. Ama neyse ki oraya varılmadan İstanbul Büyükşehir Belediyesi mayıs ayında binayı vakfa iade etme kararı aldı, bu karar temmuz başında tapu senedine Aya Foka Vakfı’nın ‘malik’ hanesine yazılmasıyla resmen sona erdi. Bu arada vakıf da AİHM’deki davasını geri çekti, Türkiye’yi utandırmadı.
Böyleci AB Bakanlığı’nın İstanbul’da çalıştığı binanın mal sahibi değişmiş oldu. Daha doğrusu bina asıl sahibine geri dönmüş oldu.
Eğer bakanlık binadan çıkmayacaksa, önümüzdeki dönemde Aya Foka Kilisesi Vakfı’nın kiracısı olacak demektir.

* * *

Haberin Devamı

Evet Türkiye bir ayıptan daha resmen kurtuldu. Ama geride Ortaköy’deki binanın benzeri akibeti paylaşan o kadar çok sayıda ayıp var ki...
Umarım bir gün hepsinden kurtulunur.

Yazarın Tüm Yazıları