Paylaş
Üstelik bu tartışma Türkiye’de yapılmıyor, küresel düzeyde yürütülüyor, daha çok İngilizce konuşanlar yazıyorlar ama eğer gücünüz yeter her şeyi tararsanız onlarca ayrı dilden tartışmaya ciddi katkılar verildiğini de görürsünüz.
Ne mi tartışıyorlar? Elbette sorunun cevabını. Acaba sonuç 1 mi, yoksa 9 mu?
Birazdan ben de cevaba geleceğim ama önce biraz sabrınıza sığınıp birkaç bir şey söylemem lazım.
Matematik, aynen konuştuğumuz yazdığımız dil gibi bir dildir. Özellikle yazılı hali, aynen Türkçenin veya diğer dillerin tabi olduğu gibi bir dizi kurala tabidir. Bunlara kabaca ‘Matematiğin imla kuralları’ diyebiliriz.
Tabii ideali bu imla kurallarının küresel geçerlikte olması, dünya üzerindeki her insanın matematik denklemlerini veya sorularını yazarken aynı imlayı kullanması, bunları okuyanların da şüpheye yer bırakmayacak biçimde aynı şeyi anlaması.
Ama bu imlanın gelip takıldığı yerler var. İşte başlıktaki soru, küresel Facebook cemaatini haftalardır meşgul eden konu da bu takılınan yerlerden biriyle ilgili.
Bir bölme işlemini yazılı hale getirirken pek sorun yok. 6 ÷ 2 dediğinizde, 2 ‘bölen’ 6 ise ‘bölünen’dir. İlk yazılan rakam ‘bölünen’, ikinci yazılan ise ‘bölen.’
Parantez içindeki toplama işleminde de bir sorun yok. 1+2’yi istediğiniz gibi yazabilirsiniz, sonuç değişmez.
Parantez içindeki toplamayı yapıp sonra onu çarpacağımız da belli.
Sorun, işlemlerin hangi sırayla yapılacak olmasında. Daha doğrusu, önce çarpmalı mıyız, bölmeli miyiz? Hangi işlem daha önceliklidir?
Eğer çarpma öncelikliyse, önce ‘bölen’ hanesindeki 2 ile parantezdeki toplamanın sonucu olan 3’ü çarpacağız, sonra 6’ya böleceğiz. Sonuç: 1.
Yok bölme öncelikliyse, önce 6’yı 2’ye böleceğiz, sonra çıkan rakamı 3 ile çarpacağız. Yani sonuç: 9.
Ama matematikle ilgili konular tercih meselesine bırakılamaz. Hele soruyu soranlar, cevabı verecekleri şaşırtmak için böyle tercihe açık yazım yolları kullanamazlar.
Facebook cemaatini haftalardır meşgul eden, artık hakkında gazetelerde ve internet sitelerinde ciddi ciddi yazıların çıkar olduğu bu sorun, aslında sahte bir sorun.
Başlıktaki yazım tarzı yerine şu iki yazım tarzından biri benimsenebilirdi:
A- 6/[2(1+2)] = ?
B- (6÷2)(1+2) = ?
Bu iki yazım tarzı her türlü tartışmayı bitirir. Birincisinin sonucu 1, ikincisinin sonucu ise 9’dur ve tartışılacak bir şey de yoktur.
Süpersimetri rafa mı kalkıyor
HAFTA içinde, merkezi İsviçre’nin Cenevre kentinde olan Avrupa Nükleer Araştırmalar Örgütü CERN’den yeni bir açıklama daha yapıldı ve Temmuz ayında varlığı keşfedilen yeni bozonun ‘Tanrı Parçacığı’ olarak da adlandırılan Higgs bozonuna giderek daha çok ve daha çok benzediği söylendi.
CERN’in bilimcileri Higgs hakkında ne biliyorlardı ki, buldukları şeyin o ‘bildikleri’ şeye benzediğini söylüyorlar?
Esasen bilimcilerin ‘Tanrı Parçacığı’ ile ilgili bildikleri, taa 1964 yılında Peter Higgs ve arkadaşlarının yazdıkları teoriden ibaret. Teori, fizikte Standart Model olarak bilinen ve atomun içindeki dört kuvvetten üçünü (elektro manyetik kuvvet, zayıf kuvvet ve güçlü kuvvet) açıklayan meşhur teorinin içine yerleştirildi. (SM’nin açıklamaya teşebbüs etmediği dördüncü kuvvet ‘kütle çekim gücü.’)
Orijinal Higgs teorisi, bozonun ‘spin’inin olmayacağını öngörüyordu, CERN’de bulunan bozonun da ‘spin’i yok.
Bu haber Standart Model’in bir kez daha deneyle kanıtlanması anlamına geliyor.
Ama sadece bu kadar değil. SM, evet çok önemli ama bize bütün fiziği, fiziğin bütün kurallarını vermiyor. Bunun için daha büyük bir teoriye, daha büyük bir açıklamaya ihtiyacımız var.
Kağıt üzerinde bize bunu sunan ‘Sicim Teorisi’ ve ‘Süpersimetri Teorisi’ var.
Fakat sorun şu ki, bu iki teorinin de henüz hiçbir parçası deneysel olarak kanıtlanabilmiş, gösterilebilmiş değil.
Süpersimetri ile ilgilenen teorik fizikçiler daha CERN’in açıklama yaptığı andan itibaren hayal kırıklıklarını gizlemeyen yazılar yazmaya başladılar.
Şimdi soru şu: Süpersimetri rafa kalkacak mı kalkmayacak mı?
Paylaş