Paylaş
Türkiye bu kongreyi, 1923’te daha cumhuriyet bile kurulmazdan önce yapmış, kendisine iktisadi yol aramıştı. Bugün de aradan 90 yıl geçtikten sonra amaç farklı değildi. Türkiye, 2023 için, yani cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümü için vizyon ve yol arayışında.
Ortaya konan bazı hedefler var. En meşhuru, Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapmak.
Esasen Türkiye epey bir zamandan beri ilk 20 ekonomi içinde. Son on yılda elde edilen büyük sıçrama, Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yerini çok az değiştirdi.
Demek ki ilk on ekonomiden biri olabilmek için önümüzdeki on yılda geride kalan on yıla göre çok çok daha büyük bir sıçrama yapmamız lazım.
Peki bunu nasıl yaparız?
Bir yandan Kalkınma Bakanlığı, bir yandan da Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı harıl harıl strateji belgeleri hazırlıyor, ilk on ekonomi arasında girmek için yollar öneriyor.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı Verimlilik Genel Müdürlüğü, 2014-17 yıllarını kapsayacak Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı başlığıyla bir dizi rapor hazırladı ve bu raporlar Bakan Nihat Ergül tarafından İzmir İktisat Kongresi’nde duyuruldu, tartışmaya açıldı. (Meraklıları raporlara http://vgm.sanayi.gov.tr/NewsDetails.aspx?newsID=7650&lng=tr web adresinden ulaşabilir.)
Ahmet Emre Çoban tarafından kaleme alınan ‘Durum Analizi 5’ başlıklı ve eğitimle ilgili rapor çok ilginç ve önemli. Çünkü söz konusu strateji belgelerini hazırlamakla görevli çalışma grupları aslında eğitimden söz eden bir rapor hazırlamayı hiç düşünmemiş, planlamamış. Ama konunun derinine daldıkça, ‘Türkiye’de verimlilik alanında karşılaşılan sınırlılıkların çok büyük bir bölümünün temelinde eğitim sisteminin yapısal nitelikteki sorunlarının yer aldığı’nı görmüşler ve bu rapor ortaya çıkmış.
Nitekim, kongre sırasında gazetelerin en çok alıntı yaptığı rapor da bu eğitim raporu oldu. Bunların hiçbiri tesadüf değil; Türkiye’nin bugün geldiği eşikte, çocuklarımıza verdiğimiz eğitimin süresini ve kalitesini arttırmaktan başka gideceğimiz yer yok.
Bu sayfaya koyduğum grafiğe iyi bakın. Bu grafiği OECD hazırlamış. Bugün 5 yaşında olan bir çocuğun, doğduğu ülkeye göre ortalama kaç yıl eğitim alacağı anlatılıyor.
Bugün 5 yaşında olan Türk çocukları ortalama 16 yıldan az eğitim görecekler ama grafiğin tepesindeki Finlandiya’da doğmuş olsalar neredeyse 20 yıl eğitimden geçeceklerdi. Grafikteki yerimiz maalesef çok aşağılarda.
Ve bu grafik esas olarak çocuklarımızın gelecekle ilgili ümitlerini temsil ediyor. Çocuğumuz hangi ülkede yaşasa geleceğinden ne kadar ümitli olabilirdi, merak ediyorsanız bunu kesin ve saklayın.
15 yaşında tükenen ümitler
OECD araştırmasına göre 25-34 yaşları arasında olup da yüksek öğrenimini tamamlamış nüfus Türkiye’de yüzde 17 iken aynı rakam OECD ortalamasında yüzde 40’ı buluyor.
Tabanı genişletip 25-64 yaş arasına baktığımızda bizde bu yaş grubu nüfusunun yüzde 70’i ilkokul mezunuyken aynı rakamın OECD ortalaması yüzde 28.
Genel rakamlara baktığınızda Türkiye ile ilgili çok çarpıcı bir durum hemen göze batıyor: Bizde nüfusun ezici çoğunluğu açısından eğitim 15 yaşında sona eriyor.
Ve eğitim olmayınca, bırakın dünyadaki yaşıtlarıyla en azından aynı refah seviyesinde yaşamayı, çocuklarımızın kendi anne-babalarından daha iyi bir hayat sürme ümitleri bile aslında 15 yaşında sona eriyor.
Bir Kore’ye bak bir bize...
Güney Kore... 50’li yıllarda kurtarmak için savaşmaya gittiğimiz kardeş ülke.
Onların 50’li yılları bizimle kıyaslanamayacak fakirlikteydi. 80’lere gelindiğinde iki ülke benzer olmaya başladı. Sonrasında ise Kore ayrıştı gitti, bugün çoğumuzun evinde en azından bir tane Kore yapımı yüksek teknoloji ürünü var.
Bakın, iki ülkenin 55-65 yaş nüfusunu yüksek öğrenim bitirme yönünden kıyasladığımızda aşağı yukarı aynı rakamı buluyor: Bu yaş grubunun yüzde 10’u üniversite mezunu iki ülkede de.
Ama aynı karşılaştırmayı 25-34 yaş grubuna, yani daha gençlere yaptığımızda fark ortaya çıkıyor. Kore’de yüzde 65 yüksek okul mezunu, bizde ise sadece yüzde 17.
Cem Yılmaz boşuna söylemiyor, ‘Eğitim şart’ diye...
Paylaş