Paylaş
Evet ama ‘daha iyi’ ne demek? Kimden daha iyi? Kendi geçmişimizden, kendi anne-babamızdan daha iyi yaşamak yeterli mi, yoksa en azından dünyanın bir yerinde bizden daha iyi yaşayanlar kadar mı iyi yaşamak istiyoruz?
Şurası, her ne kadar araştırılıp rakamlarla doğrulanmaya muhtaç olsa da, gerçek gibi duruyor: Türkiye’de yaşayanlar olarak ezici çoğunluğumuz kendi anne-babalarımızdan daha iyi bir hayat yaşıyoruz.
Ama bu bize yetmiyor. Yetmemesinin basit bir sebebi var: Geçmişe göre, kendi anne-babalarımıza göre dünyada ne olup bittiğini, dünyanın başka yerlerinde insanların nasıl yaşadığını daha iyi biliyoruz artık.
O yüzden, bizim ‘daha iyi hayat’ımızı kendi anne-babalarımızın hayatına bakarak değil dünyanın başka köşelerindeki insanların hayatına bakarak belirlememiz gayet normal.
Peki nasıl ölçeceğiz ‘daha iyi hayat’ı? Tek tek bireylerin bu ölçümü yapması, subjektif bile olsa daha kolay. Ama bütün toplumdan söz ettiğimizde karşımıza dev gibi bir ölçüm sorunu çıkıyor. Neye veya neylere bakacağız da ‘daha iyi hayat’a bir endeks oluşturacağız?
Bu soruyu arayan uluslararası kurumlardan biri, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP olmuş. Onların epeydir çok sayıda faktörü bir araya getirerek ulusları birbiriyle kıyasladığı bir ‘İnsani Gelişmişlik Endeksi’ var. Türkiye’de bir hayli meşhur olan bu endeksteki yerimiz 185 ülke arasında 92. sırada.
Yani UNDP’nin ölçütleriyle insanları daha iyi yaşayan en az 91 ülke var dünyada.
Öte yandan 34 üyeli OECD de bir endeks yapıyor, 2011 yılından beri. ‘Better Life Index - Daha İyi Hayat Endeksi’ adını taşıyan bu endekste Türkiye başından beri 34 ülke arasında en son sırada yer alıyor.
Peki neden en alttayız?
İlk sebep ortalama hane halkı gelirimizin az olması. Bu alanda OECD ülkeleri ortalaması olan 23 bin 047 doların altında bizim gelirimiz.
İkinci sebep işsizlik. Türkiye’de 15-64 yaş arasındaki nüfusun sadece yüzde 48’i ücretli bir işte çalışıyor. Oysa aynı yaş aralığında OECD ortalaması yüzde 66. Bu alandaki bir başka eşitsizlik, çalışanlarımızın yüzde 69’unun erken, kalanının kadın olması.
Üstelik çok çalışıyoruz. Türkiye’de çalışanlar yılda 1877 saat çalışıyorlar. Oysa OECD ortalaması
1776 saat. Çalışanlarımızın yüzde 46’sı fazla
mesai yapıyor; OECD’de bu rakam ortalama yüzde 9.
Daha iyi bir hayata sahip olmamamıza neden olan önemli faktörlerden biri eğitim. Bizim 25-65 yaş arası nüfusumuzun yüzde 31’i lise ve dengi bir okuldan mezun. OECD’de ortalama yüzde 74. Yani bir hayli aşağıdayız. Üstelik lise mezuniyetinde de cinsiyet eşitsizliğimiz var; erkeklerin yüzde 36’sı, kadınlarınsa yüzde 28’i liseyi bitiriyor.
Eh bir de, daha birkaç gün önce sonuçları açıklanan meşhur PISA testi var. 15 yaşındaki çocuklarımız matematik, fen bilgisi ve kendi dilini okuma becerisi alanlarında yapılan bu testte bir hayli kötü sonuçlar aldılar. Yani eğitimde geçirdiğimiz süre zaten az bir de eğitimimizin kalitesi de bizden daha iyi hayata sahip ülkelere göre hayli düşük.
Bugün Türkiye’de doğumda yaşam beklentisi 75 yıl. Oysa OECD ortalaması 80 yıl.
Türkiye’de hava kirliliği ciddi bir sorun. Bizde metreküpte 37 mikrogram kirlilik varken OECD’de bu ortalama 21 mikrogram.
Biz bir dayanışma toplumu olduğumuzu söylüyoruz ama rakamlar öyle göstermiyor. Toplumda yüzde 73’ümüz ‘İhtiyacım olduğunda yaslanabileceğim birini tanıyorum’ diyor. OECD’de bu rakam ortalama yüzde 90.
Ve son olarak, Türkler’in hayattan aldıkları tatmin duygusu, OECD’nin diğer ülkelerinin ortalamasından daha az. Bizde yüzde 68, ortalama bir günde hayatından genel anlamda memnun olduğunu söylüyor, OECD’de yüzde 80.
Not: Meraklısı, www.oecdbetterlifeindex.org adresine gidip rakamlara daha yakından bakabilir.
Paylaş