Paylaş
BAKLİYAT sektörü nedense çok fazla kamuoyunda yer almıyor. Oysa pirinç, nohut, mercimek, bulgur, börülce, irmik ve fasulye gibi ürünler beslenme açısından temel gıda maddesi konumunda. Acaba söz konusu ürünlerin üretim, ticaret, sanayi ve ihracatında son gelişmeler nasıl bir seyir izliyor? Dünyanın en önemli tarım ve tarımsal sanayi ülkelerinden biri olan Türkiye’de bakliyat sektörü hangi sorunları yaşıyor? Söz gelimi bakliyat ithalatındaki artış ne anlama geliyor? İzmir’de sektörün önde gelen isimlerinden İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ercan Korkmaz ve yine İTB Yönetim Kurulu Üyesi olan İ. Yalçın Yılmaz’la sorunları ve çözüm arayışlarını konuştuk.
Üretimde düşüş var
1960’lı yılların başında kurulan Korkmaz Tarım Ürünleri Tic. Ltd. Şti.’nin ikinci kuşak yöneticisi Ercan Korkmaz, üretimde düşüş olduğunu söylüyor. Öyle ki, 2000’li yılların ilk yarısında 1 milyon 400 bin ton seviyelerinde olan bakliyat üretimi, son dönemde 1 milyon 200 bin tona gerilemiş durumda. Bu gelişmeye paralel olarak 2007 yılında 73 bin ton olan ithalat, 2010’da 255 bin ton olarak gerçekleşiyor. Ödenen döviz miktarı ise 240 milyon dolar. Ve tabii sektörde dış ticaret açığı var. Ercan Korkmaz’a göre, ülke potansiyeli göz önüne alındığında bu kabul edilebilecek bir olay değil.
Gıdanın önemi artıyor
Korkmaz, bakliyat tüketiminde artış yok, diyor. Aslında bu da anlaşılabilir bir durum değil. Çünkü bir yandan bütün dünyada gıda mallarına olan talep artıyor, bir yandan daha kaliteli bir beslenme eğilimi ortaya çıkıyor. İşte burada Ercan Korkmaz, anne ve babalara sesleniyor; özellikle çocukların ve gençlerin hazır gıda yerine bakliyat ağırlıklı beslenmeye yönlendirilmesi gerçekten çok önemli. Öyle ya pilav, fasulye, nohut ve mercimek benzeri yemekler son derece sağlıklı ve besleyici. Bir de son zamanlarda uzmanlar bulguru da özellikle tavsiye ediyor.
“Küresel iklim değişiklikleri, yaz yağmurlarının uzun sürmesi ve çiftçilerin geç ekim yapmaları sonucu bakliyat ürünlerinde ciddi sorunlar yaşanacak” diyor Ercan Korkmaz. Birçok üründe meydana gelen rekolte düşüklüğü ister istemez fiyatları yukarı çekecek.
Paketlenme sorunu
Korkmaz, çoğu bakliyat ürününün kalitesine göre paketlenmediğini vurguluyor. Mesela bazı marketlerde baldo pirinç adıyla Uruguay pirinci veya Çumra fasulyesi adıyla Çin ürünleri satılınca, bu durum tüketiciyi de olumsuz etkiliyor. Tabii başta üretici olmak üzere bütün sektör bundan zarar görüyor. Sorunun çözümü için pakete mutlaka ürünün menşeinin yazılması gerekiyor.
Pirinçte artış
1983 yılında faaliyete geçen Yalçın Yılmaz İhracat İthalat Ltd. Şti.’nin ise ana faaliyet konusu pirinç ticareti. Yılmaz, pirinç üretim ve ticaretinin küresel öneminin yükselmekte olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye açısından sevindirici gelişme çeltik üretiminin giderek artması ve son 10 yıl içinde rekoltenin 200 bin tonlardan 500 bin tonun üzerine çıkması. Ancak ithalatta fon olmasına rağmen girdi maliyetlerinin yüksekliği sebebiyle pirincin yurtiçi fiyatı yurtdışı fiyatın yüzde 30 kadar üzerinde kalıyor.
Teşvik şart
Yılmaz, “başta pirinç olmak üzere bütün bakliyat ürünleri teşvik edilmeli” diyor. Çünkü bu ürünler hem ülke ekonomisi, hem de beslenme açısından önem taşıyor. Aslında Türk tarımının potansiyeli buna çok uygun. Yılmaz’ın bu çerçevede getirdiği önerilerden biri de, çeltik (pirinç) üretiminin Ege Bölgesi’ne geri gelmesi. Son olarak, Yalçın Yılmaz, Ercan Korkmaz gibi, pirinç ve bulgurda uygulanan yüzde 8’lik KDV’nin yüksekliğinden yakınıyor ve yüzde 1’e düşürülmesinin tüketimi artıracağını ifade ediyor.
Paylaş