Paylaş
Kooperatifler, insanların gönüllü olarak bir araya geldiği ve tanımlanmış bir proje için işbirliği-güçbirliği yaparak sürdürülebilir bir yönetim anlayışıyla ortaya çıkardıkları işletme modelinin adı... Bu tanım tamamen şahsıma ait. Pek tabii daha birçok tanımı var. Ama işin özü daha doğrusu kooperatifçiliğin ‘ruhu’, küçüklerin büyükler karşısında ayakta kalabilme ve rekabetçi olabilmelerini sağlayacak ‘ölçek ekonomisi’ne ulaşabilmelerinde yatıyor. Büyüklerin de kooperatif olabilmelerine engel bir durum yok, onlar da yapabilir, ancak burada bizi özellikle ilgilendiren küçük çiftçilerin ortak düşünme ve ortak hareket etme modelini yani kooperatifçiliği hayata geçirme iradesine sahip olmaları... Prof. Dr. Ayhan Çıkın ile kooperatifçilik zihniyeti ve modelini konuştuk.
Halk dayanışması
Ayhan Çıkın, “Kooperatifler her şeyden önce ‘insan-halk’ birleşmelerinin özel bir şekli. Fakat bu halk birleşmelerinin tek şekli olduğu anlamına gelmez. Kooperatiflerin temel amacı, ortakları ile piyasa arasındaki geçit noktalarında bulunan aracıların güçlerini zayıflatmak ve bu geçit noktalarını kendisinin denetleyebileceği bir piyasa örgütlenmesi içinde yer almaktır. İkinci derecedeki amacı ise ilk amacına ulaşabilecek sosyo-ekonomik ortamın hazırlanmasına katkıda bulunmak, kendi amaçlarına yakın olan toplumsal kuruluşlarla işbirliği içinde hareket etmektir. Kooperatifler aslında içinde bulundukları değişim ve ticaret ekonomisi tarafından yaratılmış olumsuz koşulları düzeltmek hedefini gütmezler. Ancak ondan olumsuz yönde etkilenen kişileri bir araya toplayarak, onların mevcut koşullar içinde ekonomik varlığını korumaya ve geliştirmeye çalışırlar” diyor.
Ekonominin dinamosu
Çıkın, “Kooperatifler dağınık kaynakları ekonomiye sokarak üretimi artırır, maliyetleri düşürürler. Özellikle tarımsal pazarları organize ederek üretici-tüketici arasındaki zinciri kısaltırlar. Fiyatların çiftçiler lehine oluşmasını sağlarlar. Ürünleri sınıflandırarak, işleyerek yeni ürün çeşitleri yaratırlar. Katma değer yaratarak ortaklarının gelirini yükseltirler. Çok önemli bir husus da ölçek ekonomisine yaklaşarak maliyetleri düşürür, yapay fiyat yükselmelerini engellerler. Esasında kooperatifler ekonomik bakımdan üretken ve dinamik girişimlerdir. Ne var ki Türkiye’de bu alanda çok yanlış ve kötü örnekler daha ön planda oldu. Özellikle kırsal kalkınma ve tarımsal gelişmenin motoru olabilecek tarımsal kalkınma kooperatiflerinin uygulamada başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Ülkenin dört bir köşesinde faaliyete devam eden başarılı örnekleri tenzih ederim ama çoğunlukla kötü yönetilen ve batmanın eşiğine gelmiş kooperatif işletmeleri çiftçimizi bu büyük gücü kullanmaktan adeta soğutuyor. Bakınız İsmail Bey, gelişmiş ülkelerde kooperatifçilik hareketi de gelişmiştir. Söz gelimi AB ülkelerinde kooperatif sektör ekonominin dinamosu olarak kabul edilmekte, özellikle tarım politikalarının uygulanması kooperatifler üzerinden hayata geçirilmektedir. Yine örneğin AB-2020 strateji belgesinde Avrupa ülkelerinin 10 yıl içinde nasıl büyüyeceği konusunda kooperatiflere önemli sorumluluklar verilmekte. İstihdamın artırılmasında, Ar-Ge ve yeniliklerin geliştirilmesinde, iklim değişikliği/enerji sorunlarının çözümünde, eğitiminin iyileştirilmesinde ve yoksulluğun/dışlanmışlığın geriletilmesinde kooperatifler ciddi sorumluluklar üstlenmekte” diye konuşuyor.
ÇARE KOOPERATİFÇİLİK
Ayhan Çıkın şu değerlendirmeyi yapıyor: “Küçük çiftçimiz için çare kooperatifçilikten geçiyor. Bir an önce ve en geniş biçimde bu stratejik konuyu kamuoyunda tartışmaya açmalıyız. Ekonomi medyası bunu ciddiyetle ele almalı. Bir yandan mevcut kötü örnekleri sistemden ayıklamalı, diğer yandan da büyük ölçekli ve iyi yönetilen tarımsal kalkınma kooperatifleri modelini yaygınlaştırmalıyız. Kaybedecek zaman yok. Özellikle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na büyük iş düşüyor.”
Paylaş