İZMİR'de iki maç izledim. İkisi de, birbirinin kopyasıydı.
Birincisi İzmir Amatör Ligi'ndeki Havagücü ile Tekelspor karşılaşması, ikincisi ise Göztepe- Beşiktaş maçıydı. Havagücü yıllardır şampiyonluk kovalayan Tekelspor'a lider futbolcusu Özgür'ün tecrübesi ile karşı koyarken bir puanı kaptı. Tıpkı Göztepe gibi. Düşmemek için çırpınan İzmir ekibi de Beşiktaş önünde beraberliği amatör ruhla mücadele ederek kazandı.
Dünkü maçta, Beşiktaş adına göze çarpan en büyük isim Ser-gen'di. Sergen tecrübesi ile takımın çehresini değiştirdi. Attığı ve attırdığı gollerle G.Saray, F.Bahçe, Trabzon gibi kulüplerde, neden büyük futbolcu ünvanı ile oynadığı anlaşıldı. Dünkü futboluyla, ‘‘Bu takımda ruhum bile oynar’’ mesajını verdi. Yokluğu oyundan çıkar çıkmaz hissedildi ve Beşiktaş beraberlik golünü yedi.
ALLAH'A EMANET
Orta sahada mücadele eden bir tek Tayfur vardı. Diğer defans oyuncuları toptan adeta kaçtılar. Ne yardımlaşma, ne de markaj yaptılar. Göztepe'nin attığı golleri bizim gibi Ronaldo da seyretti. Zago, Ronaldo ve Tolga'lı defans ‘‘Allah'a emanet’’ oynuyor. Maçı seyrederken insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: ‘Böyle kötü bir defansta Ali Eren gibi bir futbolcu nasıl oynamaz?’Lucescu’nun ne yapıp edip, Ali Eren’i oynatması gerektiğine inanıyorum. Pascal Nouma oyuna girdi, cismen sahadaydı ama ruhen yoktu. İddia ediyorum, genç Ali Cansun, Nouma'dan 10 gömlek üstün ama takım kadrosunda yok. Beşiktaş yönetimi elinde bonservisi olan kim varsa kaptı. Hatta Nevzat Demir Tesisleri'ne bile alacağı personelin bonservisinin elinde olup olmadığına baktı. Şimdi daha akıllı davranıp Ocak ayında defans, orta saha ve forvete oyuncu takviye etmeli. Aksi takdirde 100'ncü yılda zaferler değil, ‘‘Beşiktaş'ın neden 100 yıl geriye gittiği konuşulur.’’