MİLLİ Takım oyuncuları maçtan bir gün önce medyaya röportaj vereceklerdi. Gazeteciler belirlenen saatte otele geldiler. Ancak futbolcular protesto kararı almışlar, röportaja çıkmak istemiyorlardı.
İşin daha da kötüsü bu karardan sadece bir- iki gazetecinin haberi vardı ve onlar da meslektaşlarını haberdar etmiyorlardı. Gazeteciler uzun süre futbolcuları bekledi.
Baktılar ki gelmiyorlar, onlar da futbolcuları protesto edip otelden ayrılmaya karar verdiler. İşte tam bu sırada -gazetecilerin deyimiyle Brütüs gazeteciler" telefonla, teknik heyeti ve futbolcuları aradılar, "Aşağı inin gidiyorlar"
Ardından da gazeteci arkadaşlarına dönerek, "Gitmeyin, Terim özür diliyor ve oyuncuları gönderiyor" dediler. Röportajlar isteksizce yapıldı. Ne gazeteciler keyif almıştı ne de futbolcular.
Ama en büyük havayı atan, Brütüs gazeteciler oldu. Sağa sola, "Krizi biz önledik" diyorlardı.
Bu ilk değil
BRÜTÜS demişken devam edelim. Başkan Haluk Ulusoy, Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan Levent Kızıl’ın röportajını kendisine hatırlatan bir gazeteciye önce cevap vermek istemedi. Ama sonra dayanamadı;
"Levent ile uzun yıllar çalıştım. Onun hayatı hep ihanet içinde geçmiştir. Bu ilk değil, üzüldüm."
Davet ve Ulusoy
MİLLİ Takım 9 gün boyunca yurt dışında konakladı. Millilerimizin bu seyahatte yaşadıklarını gazetelerden satır satır okudunuz. Ama manşetlere yansımayan, gazete sayfalarında haber olarak görülmeyen ve televizyon ekranlarına yansımayanlar da vardı.
Neler mi?
İsterseniz Macaristan ile başlayalım. Milli Takımı, Macaristan’da coşkulu bir kalabalık karşıladı. Ama bu kalabalığın içinde eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’a, Budapeşte’de kaldığı otelin lobisinde yumruk atan isimler de yeralıyordu.
Önce bu isimler, ardından da bu isimlerin bir daveti herkesi tedirgin etti. Başkan Haluk Ulusoy davete gidecekti. Ancak bir grup işadamı Ulusoy’u uyardı. "Eğer giderseniz bu rahatsızlık yaratır."
Ulusoy işte o zaman farkına vardı ve daveti hemen geri çevirdi.
Sevinç protestosu
DİKKATİNİZİ çekti mi bilmiyorum. Ben maçı TV’den izlemedim ama sizler izlediniz. Milli Takım futbolcuları golden sonraki sevinçlerini Türk medyasından gizlediler.
Fotoğraf alamasınlar diyerek, orta sahaya koştular, sırtlarını kameralara dönerek birbirlerine sarıldılar. Bir kare hariç. Tuncay golü attığı zaman Moldovalı sandığı bir foto muhabirine koştu. Fotoğraf makinesine ’sus’ işareti yaptı ve İngilizce bir şeyler söyledi.
Neler mi dedi?
O sözler gazeteci ile bizim aramızda.
Mevlana’yı dinleyin
MOLDOVA maçı için Frankfurt’a inince aklıma Malta maçı öncesi yaşadıklarım geldi. Ahmet Ayberk abinin ünlü Casablanka barında federasyonun üst düzey yöneticileri oturuyorlar, sohbet ediyorlardı. Yanlarında kendilerine "muhalif" ismini taktıkları gazeteciler de vardı.
"Çırpınırdın Karadeniz" parçasını marş gibi söyleyenler, gazetecilerin gözüne girebilmek için Zülfü Livaneli’nin, "Karlı kayın ormanı" türküsüne coşku içinde eşlik ediyorlardı. Yani ne öyle görünüyorlardı, ne de böyle...