Paylaş
Bahsettiğim ülke Ukrayna.
Kasım ayından bu yana inanılmaz bir karmaşanın içinde. Halk; yoksulluktan, enflasyondan, işsizlikten, devlet başkanının tek adamlaşmasından ve yolsuzluklardan bıkmış durumda. Kasım ayında ayaklandı.
Aynı ayın son günü, özel harekat polislerinden oluşan Berkut, öğrencilerin kurduğu kampa saldırdı. Görüntüler infial yarattı. Yüzbinlerle başlayan eylemler, bir anda milyona ulaştı. Tansiyon ara ara düşse de, esas karmaşa geçen hafta yaşandı. Eylemcilerin, toplandıkları Bağımsızlık Meydanı’ndan birkaç yüz metre ötedeki parlamento, devlet başkanlığı ve başbakanlık gibi binalara yürüyüşe geçmesiyle polis de gerçek mermi kullandı...
İki günde 80’e yakın kişi hayatını kaybetti.
KIYAMET FİLMİ SETİ GİBİ
İşte en büyük katliamın yaşandığı, Bağımsızlık Meydanı, yani Maidan’ın morga döndüğü o günün akşamında Kiev’e vardık, foto muhabiri arkadaşım Levent Kulu ile birlikte. Karşılaştığımız şehir, bir ‘kıyamet günü’ filminin seti gibiydi. Havaalanını kente bağlayan geniş otobanda bizi götüren taksi dışında belki 5-10 araç daha vardı. Şehir merkezi ise tamamen terk edilmiş gibiydi. Yollar boş, sokaklarda araba yok, restoranlar, dükkanlar kapalı...
TERK EDİLMİŞ KENT
Resmen sokağa çıkma yasağı ilan edilmemişti. Ancak hükümet, ‘zorunlu kalmadıkça sokağa çıkmayın’ çağrısı yapmıştı. Otel çalışanları, eşyaları bırakıp Maidan’a gitmek üzereyken ısrarla uyardı: “Gitmeyin, çok tehlikeli, çıkmayın dışarı.”
Halkın korku içinde beklediği o saatlerde, bir yanda hükümet ile muhalifler AB arabuluculuğunda görüşüyor, diğer yanda ise ordunun Maidan’ı boşaltmak için büyük ve kanlı bir operasyona hazırlandığı haberleri geliyordu.
Tüm uyarılara rağmen otelden çıktık, Maidan’a ulaşan yolda köşeyi döndüğümüzde ise bambaşka bir görüntüyle karşılaştık. ‘Kıyamet günü’ konseptli film devam ediyordu ancak set tamamen değişmişti. Otomobil lastikleri, kum dolu torbalarla kurulmuş barikatlar, ellerinde sopa, üstlerinde çelik yelek ve kamuflaj kıyafetleriyle dolaşann eylemciler, ara ara hep bir ağızdan atılan sloganlar; “Yaşa Ukrayna, Kahramanlar çok yaşa.”
Sanki sokaklardan çekilen hemen herkes, birkaç kilometrekarelik bu alanda bir araya gelmişti.
ANORMALLİK İÇİNDE NORMAL
Meydanın üzerinde ölümün ağırlığı hissediliyordu. ‘Hava kurşun gibi ağır’ olsa da bu kadar anormallik içinde kendi normalliğine oturan sıradan hayat da devam ediyordu. Bazıları gece konaklama hazırlıklarını sürdürüyor, diğerleri de büyük bir disiplin içinde olası bir operasyon için kendini savunma hazırlıkları yapıyordu. Henüz birkaç saat önce keskin nişancı kurşunlarıyla vurulan ve daha kanları bile kurumamış eylemcilerin öldükleri yere mumlar bırakılıyordu.
En son 2008 yılında gittiğim Kiev, bambaşka bir yer olmuştu. Kentin rengi siyaha dönüşmüş, orada olduğumuz ilk üç gün boyunca tepemizde parlayan güneş bile bu rengi değiştirmeyi başaramamıştı. Siyah, hem Maidan’da ölenler için tutulan mateminin rengi hem de çatışmalarda yakılan çadır, otomobil lastikleri gibi eşyalardan geri kalan küllerin rengi…
GÜVENLİK ELİ SOPALI ÇETELERDE
KIEV’de anlaşma sağlandı, polis çekildi, devlet başkanı gitti, yeni hükümet kuruldu. Ama o siyah meydanda ve Kiev’de hayat normale dönmüş değil. Ve öngörülebilecek bir gelecekte de mevcut ‘organize kaos’ hakim olacak. Organize kaos diyorum, çünkü daha önce örneği pek görülmemiş bir şey yaşanıyor.
Polis yok, devlet yok, kural yok…
Ancak düzen sanki onlar varmış gibi devam ediyor. Kentte asayiş, muhaliflerin kurduğu ‘Halk Savunma Komiteleri’ tarafından sağlanıyor. Geceleri devriye gezip, sokak başlarını tutuyorlar. Olası bir tatsızlık anında ise müdahale ediyorlar. Yanlış yerden giden ya da yanlış bir şey yapanı uyarıyorlar. Yetkileri, güçleri var. Ellerinde sopalar ve gizledikleri silahları da…
Ancak şimdilik, en azından şu ana kadar fırsatçılık ve suistimal yok. Tek yapmaya çalıştıkları, işler rayına oturana kadar düzeni korumak.
Yalnızca bu eli sopalı çeteler değil, sorumlu davranan. Halk da öyle. Ellerindeki malı ya da hizmeti yabancı gazetecilere üç katına satmak isteyenler dışında durumdan vazife çıkarmaya pek çalışmıyor kimse. Park edilmesi yasak yerlere, arabalar yine park etmiyor. Kırmızı ışıklarda duruyor, otobanda hız sınırını aşmıyorlar. Şimdilik, normal hayat devam ediyor…
Ama ‘şimdilik’...
Zira bu otorite boşluğu önümüzdeki dönemde ne getirir, ne götürür kestirmek güç. Herkes sağduyulu ve sorumlu davransa da ortam provokasyona açık. En ufak bir kıvılcım, kıyamet kopartır…
Sadece Kiev’de değil, ülke genelinde tansiyon bir hayli yüksek. Yeni hükümet kuruldu, ancak beklentiler çok fazla. Karşılayamazsa ya da korkulan ‘Rus işgali’ gerçekleşirse, ne olacağını kestirmek ise çok ama çok güç…
Paylaş