Paylaş
Suriye'deki iç savaş nedeniyle sınırdaki bölgelerindeki durumun çok da iyi olmadığının farkındayım. Ancak Peşaver benzetmesi - ne yalan söyleyeyim - biraz abartılı gelmişti, o dönem. Ne var ki, bugün gelinen noktada arkadaşıma giderek daha çok hak veriyorum.
Antakya'nın Peşaver'e dönüşmesinin ne kadar tehlikeli ve ürkütücü bir şey olduğunu anlamak için biraz Peşaver'i bilmek yeterli.
Peşaver, Pakistan ile Afganistan sınırında Federal yönetilen Kabile Alanları (FATA) ya da Aşiretler Bölgesi olarak bilinen alandaki en büyük kent. Bölgenin sosyal ve ekonomik merkezi, en önemli kenti.
Ancak buranın bir başka özelliği daha var. O da dünyanın en tehlikeli yerlerinden biri olması.
ŞİDDETİN OLMAYAN TÜRÜ YOK
Bu tehlikenin boyutlarını ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Yurtdışı Güvenlik Danışma Konseyi'nin (OSAC) 2013 güvenlik raporu şöyle anlatıyor:
"Hırsızlık, kapkaç, intikam ve namus cinayetleri, siyasi şiddet, terör saldırıları, adam kaçırma, askeri operasyonlar ve toplumsal kargaşa, hem Peşaver hem de Pakistan'ın kuzeybatısında sık rastlanan olaylar.
“El Kaide ve Taliban unsurları ile yerel silahlı mezhep temelli gruplar, Pakistan'ın genelinde tehlike oluşturuyor. FATA ve Swat Vadisi de dahil olmak üzere KP Eyaleti'nin (Peşaver bu eyaletin başkenti) büyük bölümü devletin kontrolünün dışında kalıyor ve buralar teröristler, aşırı gruplar ve militan gruplar için saldırı hazırlığı, eğitim ve planlama yapmak için bir güvenli liman sağlıyor."
Yani, Peşaver, Taliban ve El Kaide gibi grupların en önemli üsleri arasında yer alıyor.
OPERASYONLAR BİLE ÇÖZÜM ÜRETMİYOR
Pakistan ordusu, şiddetin çok arttığı ya da çok üst düzey siyasileri hedef aldığı dönemlerde buraya askeri operasyon düzenliyor. Ancak bu operasyonlar, yapıldığı zamanlarda geçici olarak terör olaylarında bir azalma yaratsa da kalıcı bir çözüm olmaktan uzak.
Peşaver'in bugünkü durumunun temel nedeni ise stratejik bir geçiş yolunun üzerinde bulunması ve daha önemlisi, özellikle son 10 yıl içerisinde Afganistan ve çevredeki aşiret bölgelerinde yaşanan şiddetten kaçan çok sayıda sığınmacıyı barındırması.
Suriye Afganistan mı olacak tartışmalarının hararetli bir dönemde Antakya'nın durumuna da bu açıdan yaklaşmakta fayda var.
Elbette, Antakya Peşaver oldu ya da oluyor demek iddialı bir değerlendirme. Ancak, bazı endişe verici sinyallerin geldiği de çok açık.
Sadece bu hafta içinde meydana gelen birkaç gelişmeye bakmak bunu anlamak için yeterli:
1,600 SİLAHLI ÖRGÜT, 100,000’E YAKIN MİLİTAN
FBI ve CIA'in ardından ABD ulusal istihbaratının başındaki isim James Clapper da Suriye'nin yeni Afganistan'a, radikal grupların yeni eleman topladıkları ve Avrupa ile ABD'ye karşı saldırı planları yaptıkları bir yere dönüşmeye başladığını söyledi.
Clapper'ın verdiği bilgiye göre, Suriye'de bazıları Avrupa'dan olmak üzere yaklaşık 50 farklı ülkeden 7 bin yabancı savaşçının bulunuyor.
Senato İstihbarat Komitesi'ne yaptığı sunumda Clapper daha da ilginç bir bilgi verdi: Suriye'de çoğunluğu radikal İslamcı olmak üzere 1,600 silahlı grup ve 30,000'e yakını radikal İslamcı toplamda 75 ile 110 bin arasında da silahlı militan bulunuyor.
Suriye'de radikal İslamcı dendiği zaman kaygılar iki grup üzerinde yoğunlaşıyor. Irak-Şam İslam Devleti, yani IŞİD ve El Nusra cephesi.
Şu anda bu iki grup birbiriyle çatışıyor. Ancak bu çatışma, kazananın daha güçleneceği, yani sonucunda radikal İslamcı tehlikenin daha da büyüyeceği bir savaş.
“KAYBIMIZ VAR AMA MİSİLLEME YOK”
Zaten haftanın bir diğer önemli gelişmesi de bununla ilgili. Son dönemde özellikle uluslararası alanda radikal İslamcı gruplara destek vermekle suçlanan Türkiye, top atışıyla IŞİD konvoyunu vurdu.
IŞİD, bu olayda bir liderlerini kaybettiklerini ancak misilleme yapmayacaklarını açıkladı. Unutmadan söylemekte fayda var: Şu anda Suriye'nin Türkiye sınırının önemli bir bölümü IŞİD'in kontrolü altında.
Radikal İslamcıların sadece sınırın diğer yanında değil, Türkiye sınırları içinde de faal olduklarına ilişkin bazı uyarılar da yapılıyor.
İsrail'in askeri istihbaratının başındaki isim Tümgeneral Aviv Koçavi, Türkiye’de üç El Kaide üssü olduğunu öne sürdü.
ÜÇ EL KAİDE ÜSSÜ, BOLU DAĞI’NDA EĞİTİM KAMPI
Koçavi'nin bu açıklamayı yaptığı konferansta gösterdiği haritaya göre, Karaman, Osmaniye ve Şanlıurfa’da bulunan üslerde yaklaşık 100 militan eğitim görüyor.
Yoğun gündemde biraz araya kaynadı ancak PYD'nin lideri Salih Müslim de hafta başında Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'e verdiği mülakatta, Suriye'deki cihatçıların "Bolu dağları tarafında, bir de bu Sarıkamış kampları falan" olduğunu söylediklerini iddia etti.
Suriye'de bir çıkmazın yaşandığı, ülkenin bataklığa dönüştüğünün artık farkında olmayan pek kalmadı. Bir çözüm bulmak için diplomatik girişimlere, pazarlıklara hız veriliyor.
Şu aşamada çözüm çok zor görünüyor. Ancak ulaşılsa bile Suriye'de yaklaşık üç yıldır devam eden iç savaş bittikten sonra bile en çok uğraştıracağı ülkelerin başında Türkiye geliyor.
BİRAZI BİLE DOĞRUYSA DURUM VAHİM
Suriye’deki çözüm sürecinden bağımsız olarak Türkiye’deki cihatçı ya da aşırı İslamcı grupların faaliyetlerine ilişkin ciddi iddialar dolanıyor. Değil bu iddiaların üzerine gidilmesi, yoğun gündemde bir saat sonra hatırlayan bile kalmıyor.
Oysa, bu iddiaların en azından bir kısmı bile doğruysa, Suriye’deki sorun çözülse bile Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıllarını etkileyecek bir durum söz konusu.
Bugün silahlı militanların Antakya'yı saldırı hazırlığı ve tedavi merkezi olarak kullanmasına izin verildikçe ve sınırdaki durum yol geçen hanı olmaya devam ettikçe, Antakya için de Peşaver tehlikesi her geçen gün artacak.
Ve bunun bedelini sadece biz değil, bizden sonraki kuşaklar da ödeyecek.
Paylaş