Paylaş
Sohbetin akıp gittiği söyleşileri tüm gazeteciler gibi ben de bir başka severim. Bu kez de öyle oldu. Yeşilköy’deki MYK Restoran’da, ailece çok telaşlı oldukları bir gün buluştuk aslında şef Mehmet Yalçınkaya’yla... Bir yandan oğlu Emre’nin düğün hazırlığı, bir yandan Bodrum’daki yeni mekânı ‘Denizden Restoran’ (bugün açıldı) için koşturuyordu. Çocukları Emre, Utkan ve Sude’nin de bize eşlik ettiği bu söyleşiyi Babalar Günü vesilesiyle yaptık. Uzun sohbetimizden sayfaya sığdırabildiklerimiz burada...
- Daha önce ‘MasterChef’i, ‘Esnaf’ kitabınızı, deprem bölgesinde yaptıklarınızı konuştuk. Ama bu kez gündemimiz Babalar Günü... Kendinizi nasıl hissediyorsunuz şu an?
Mehmet Yalçınkaya: Üç çocuğumla röportaj vermek gurur verici. Benim için çok özel bir an. Babalık mükemmel bir duygu, çok seviyorum baba olmayı.
- Hayatınız mutfakta geçerken çocuklarınıza yeterli vakit ayırabildiniz mi?
Mehmet Y.: Bu konunun benim için hazin tarafları var ama çocuklar belli bir yaşa gelinceye kadar her pazar hep beraber dışarıda yemek yerdik.
- Haftanın 6 günü çalışıp üstelik... Dinlenmiyor muydunuz?
Mehmet Y.: Aile, dinlenmekten daha önemliydi. Hazin taraflar dedim ya, cruise gemisinde, Katar ve Berlin’de çalıştığım bir 3 yıl var. O sırada Utkan ve Sude’yi çok az gördüm, ilk yürümelerini kaçırdım mesela.
- Baba olmak sizi nasıl değiştirdi?
Mehmet Y.: Yüzde yüz değiştim. Evet, şef sorumlu biridir ama aynı zamanda çalışma saatlerinden dolayı ‘haylazdır’. Ben dahil tüm haylaz şefler çocukları olduğunda biraz dinginleşiyor, eve daha çok zaman ayırmaya başlıyor. Hem şeflik hem aileyi bir arada götürmek zaten çok zor.
- Siz nasıl hatırlıyorsunuz o günleri?
Sude Yalçınkaya: Baba sevgisini yaşadığımız, eğlenceli günlerdi o pazarlar... Uçurtma da uçururduk. Babam için “Şunu eksik yaptı” diyebileceğimiz hiçbir şey yok.
- Bir kelimeyle anlatsanız babanızı...
Sude Y.: Güven.
Emre Yalçınkaya: Çınar.
Utkan Yalçınkaya: Şefim... Şef! Ben babama evde de şef diyorum.
Mehmet Y.: Emre 11 yaşında mutfağa girdi, Utkan zaten benim çırağım. Mutfakta adaleti sağlamak için bana şef demeleri daha doğruydu. Böyle de alıştılar. Hatta Emre çalıştığım bir otelde 2 aya yakın komilik yaptı. Yan yana çalıştık. Oğlum olduğunu işten çıkarken öğrendiler.
- Babanızla ilişkiniz nasıl?
Sude Y.: Çok samimi... Ama babam biraz evhamlıdır, bizde de en son baba duyar. “Tamam, hemen halledelim” diye telaş yapar falan...
Emre Y.: Babama her şeyi söyleyebiliriz. “Ben bilmeyeceksem kim bilecek? Önce ben bileyim... Kötüyse de beraber, iyiyse de beraberiz” der.
- Sevgiliniz olduğunda koşa koşa söyler misiniz?
Utkan Y.: Zaten anlıyor hareketlerimden... Birinde İzmir’e gidiyorduk, ben de sürekli yazışıyordum; tartışıyorduk. “Bi’ sakinleş. Şu günü bir bitirelim, sonra istediğini yap, görüyorum çok streslisin” dedi. O müdahale iyi oldu.
Sude Y.: Ben söylüyorum, “Baba sevgilim var” diyorum. Bahsediyorum biraz, bir-iki akıl veriyor.
- Babanızdan öğrendiğiniz en önemli şey neydi?
Utkan Y.: Mütevazı olmayı, saygıyı elden bırakmamayı öğretti.
Emre Y.: Saygılı olmak bence de... İlkokulda karne aldığımda annem “Bu niye 1, matematiğin neden kötü” falan derdi. Ama babam öğretmen görüşlerinin olduğu ikinci sayfaya bakardı. “Öğretmene saygı niye 4” diye azar yerdim. Annem “Matematiği zayıf” dediğinde “O önemli değil, o düzelir. Ama saygı zamanla düzelecek bir şey değil, bu önemli” derdi.
Sude Y.: Ben hakkımı yedirmem, yanımdaki birinin hakkı yendiği zaman da müdahale ederim. Bir şeyi beğenmesem bile “Eline sağlık” derim. Bu hoşgörüyü babamdan öğrendim.
- Kuşak farklılığı ilişkinizi nasıl etkiliyor?
Mehmet Y.: Etkiliyor diyemem çünkü onların olduğu yere gelmeye çalıştığımı hatta geldiğimi düşünüyorum. Hiçbir konuda baskım yok. Sude’ye “Tek başına Beşiktaş’a git” dediğimde
11 yaşındaydı. Çocukları hiç evde tutmadım. Hepsine 16-17 yaşında yanlarında biz olmadan Avrupa turu teklif ettim. Dünyayı, hayatı görsünler istedim.
Utkan Y.: Özgüvenin artıyor, baban sana güvenince yapamayacağın hiçbir şey yokmuş gibi oluyor.
- Çocuklarınızın hayatına ne kadar müdahil oldunuz?
Mehmet Y.: Onların hayatına saygılıyım. “Bana hırsızlıkla, uyuşturucuyla, kötü şeylerle gelmeyin, bir de yalan söylemeyin” dedim, başka hiçbir şey istemedim. Meslek, eğitim, eğlence; hiçbir konuda baskı yapmadım. Emre radyo-TV-sinema okudu, Utkan işletmeyi seçti. Sude yeni medya okuyor.
- Siz ne öğrendiniz çocuklarınızdan?
Mehmet Y.:Gençler bize sınırlarımızı zorlamayı, bakış açımızı genişletmeyi, yeni şeylere açık olmayı öğretiyor. Değişime kapalı olmak geride kalmak demek. Çocuklarımla gelişip, değişip yenileniyorum diyebilirim.
Sude Y.: Sana hangover’ı öğrettim
ya geçen... Güno gibi kısaltılmış kelimeleri de... Biz babamla alışverişe gidiyoruz, elimizde çok poşet olunca kendimizi zengin hissediyoruz (gülüyor).
- Sen kıyafet seçerken baban seni saatlerce sabırla bekliyor mu?
Sude Y.: Evet, geçen İstinye’ye gittik. Babama “Sen bir yerde kahve içebilirsin” dedim çünkü onu herkes tanıdığı için AVM’de yürüyemiyoruz. “Yok, seninle yürürüm” dedi. Çantamı aldı, mağazada oturdu bir yere. Biri geliyor, onunla sohbet ediyor. Ben babamla alışveriş yapmayı çok severim. Bazen “Bana bırak, ben seni kombinleyeyim” der. Güzel şeyler seçer.
- Siz neler yapmayı seviyorsunuz babanızla?
Utkan Y.: Alışveriş değil, ben daha az masraflı olmaya çalışıyorum (gülüyor). Babamla çalışmanın ayrı bir zevki var. Ne kadar hararetli geçse de insanın yüzü gülüyor. Çünkü tecrübe oluyor.
- Babanızın bazı videoları viral oluyor. “Burada sert davranmışsın” dediğiniz oluyor mu?
Utkan Y.: Babamın bir şeye gereksiz yere tepki verdiğini hiç görmedim.
Emre Y.: Ben de daha bir şeye
kızıp da haksız olduğunu görmedim.
Mehmet Y.: Sude diyor ama... Bazen mutfakta deliriyorum, “Sakin! Ne yapıyorsun? İnsanların motivasyonunu bozuyorsun” diyor. Onun uyarısı beni sakinleştiriyor. Ama bir kere sakinleşemedim, Utkan burayı terk etti. Servisi terk eden de Utkan değil sadece... Diğer çocuklara da “Siz şimdi gidin, sonra gelin” diyorum bazen. Biliyorsun, bu iş çok stresli. Ama kimseye durduk yerde bir şey demem.
- Evdeki mutfakta kimin sözü geçiyor?
Sude Y.: Annemizin.
- Kimin yemeği daha güzel?
Utkan, Sude ve Emre aynı anda: Annem daha güzel yemek yapıyor.
- Evde illa babanızın elinden yemek istediğiniz yemek hangisi?
Sude Y.: Hamsi... Babam bir de bana ayıklayıp limonlayarak veriyor.
Emre Y.: Fırında levrek... Üzerinde sebzeler, soslar...
Utkan Y.: Zeytinyağlı enginar... Babam bazen kafasına göre bir şeyleri karıştırıyor, çok lezzetli oluyor. Mesela deniz mahsullü makarna... İstiridye sosu, köri ve misket limonu kullanmıştı.
- Şef çocuğu olunca insan hep iyi yemek peşinde mi koşuyor?
Emre Y.: Türkiye’nin en iyi restoranlarına yemek yemeye gidiyoruz. İster istemez bir damak tadı gelişiyor, iyi yemeği arıyorsun. Zincir markaların burgerlerini vs. yediğimizde “Bu nasıl et” demek kaçınılmaz oluyor.
- Çocuklarınızın sağlıklı beslenmesi sizin için büyük bir gündem mi şefim?
Mehmet Y.: Aa, tabii!
Sude Y.: Evde sürekli elinde tatlı kaşığıyla bal yedirmeye çalışır bize.
- Zincir markalardan yemenizi istemez veya paketli gıda yemenize karşı çıkar gibi durumlar var mı?
Sude Y.: Biz küçükken haftada 1 gün izin verirdi. Şimdi çok el ele diz dize değiliz, görmüyor; karışamıyor artık.
Mehmet Y.: Küçükken ayda 1 kez fast food yemeye götürüyorduk. Sonra genç oldular, haftada 1’e indi. Artık çok karışmıyorum ama Sude’yle mücadelem sürüyor. Proteine ihtiyacı var. Antrikot yapıyorum ama yemiyor.
- Babanızla unutamadığınız mutfak anınız var mı?
Emre Y.: Beni mutfaktan kovdu.
3 sene mutfakta çalıştım ama sevemedim, çok stresli. İnsanla uğraşmak zor, aç insanla uğraşmak daha da zor. Bir otelde çalışıyordum, tezgâha yaslandım. “Çıkar önlüğünü git, bir daha gelme istemiyorsan” dedi. Kovacağını bilsem daha önce yaslanırdım (gülüyor)!
Sude Y.: Hep iyidir bana mutfakta, size niye böyle kötü davrandı anlamadım! Biz babamla kurabiye pişirdik, pasta yaptık; eğlendik.
- Babalar Günü’nü bu yıl nasıl kutlayacaksınız?
Mehmet Y.: 4-5 yıldır restoranda küçük bir kutlama yapıyoruz. Her sene değişik bir şey alıyorlar ama sosyal medyada paylaşım yapıp hayatlarına nasıl dokunduğumu yazarlar. Bu benim için en büyük hediye.
- Sofrasında neler olacak?
Sude Y.: Pasta alırız ama babam pek yemez. O yüzden biz daha çok kendimiz için alırız. Genelde kahvaltı yapıyoruz.Soğanlı yumurtaya bayılır. Her pazar yapar. Köy ekmeği de olsun ister.
ŞEFİN GÜNDEMİNDE NELER VAR?
- ’MasterChef Türkiye All Star’ başladı, farklı yıllardan yarışmacılar yarışıyor. Etaplar bu sene daha zor. Daha önce çok küçük farklarla kaybeden yarışmacıların bu sene işe daha çok asılacağını düşünüyorum.
- Bodrum’daki yeni mekânımız Denizden Restoran açıldı. Konsepti, mevsiminde deniz mahsulleri... Burada ‘Denizden’ kitabımdaki tüm imza yemeklerini de tadabilirsiniz.
‘ÜLKEMİZDE Z KUŞAĞI’NA HAKSIZLIK EDİLİYOR’
Şef Mehmet Yalçınkaya...
- 7 ülkede çalıştım, 40’ın üzerinde ülke gezdim, dünya vatandaşı oldum. Çocuklarımın da dünya vatandaşı olması için “Dil öğrenin” dedim, erken yaşta onları sokağa çıkardım. Kendi ayakları üzerinde durabilen, gittikleri yerde ne yapacaklarını bilen çocuklar oldular.
- Ülkemizde Z Kuşağı’na haksızlık ediliyor. Deprem bölgesinde, ekibimdeki gönüllülerin yüzde 70’i Z Kuşağı’ydı. Her şeye duyarlılar. Siyaseti de takip ediyorlar, ekonomiyi de…
Daha özgür bir kuşak onlarınki ve bu, dünyamız için çok iyi bir şey. Bir baba olarak babalara bir mesajım var: Çocuklarınızın sizin dünyanıza gelmesini beklemeyin, siz onların dünyasına girmeye çalışın. Diğer türlü kaybedersiniz. Evimde renkli televizyona yeni geçmişken bilgisayar almış adamım. Çocuklarımı anlamak için kendimi teknoloji dahil pek çok şeye adapte ettim. “Bizim dünyamız farklı” deyip onlarla aramıza mesafe koyduğumuz an Türkiye’nin geleceğine mesafe koymuş oluruz. Anlamadığınız, belki de daha iyi olan bir dünyayı ötelemeyin.
- Aileyle vakit geçirme şekli değişti. Gençlerin yapacakları bunca aktivite varken ‘Ha bire benim yanımda olsun’ dönemi bitti. Hepsinin elinde telefon, tablet... Eleştirmiyorum. Çünkü ben de akşama kadar telefondayım. Babalara tavsiyem, çocuklarınızı kendi haline bırakın. Onlar ne olacaksa zaten olacaktır.
‘ÇOK İYİ BİR ADAM DİYORLAR’
- Babanız 2 aya yakın deprem bölgesindeydi, ne hissettiniz?
Emre Y.: Babamız gidince restoranda müthiş bir boşluk oldu. Buradan üçümüz, üç ayrı koldan yardımına koştuk. “Dükkânı düşünme, orada kal” dedik.
Sude Y.: Deprem sabahı babamın ağlama sesine uyandım, gideceğini biliyordum. Mehmet Şef’in kızıyım dediğimde “Babana bizim için çok teşekkür et, çok iyi bir adam” diyorlar. Babamızla gurur duyuyoruz.
Paylaş