ADAM bir gökdelenin 70. katından düşmüş. 45. katın hizasına geldiği zaman pencereden bakan biri "Nasıl gidiyor?" diye sormuş. O da yanıtlamış: "Şimdilik fena değil." Cumhurbaşkanı seçimi süreci de şimdilik kazasız cereyan ediyor, hatta iyimserlik uyandıracak açıklamalar yapılıyor. Yine de sorunlu bir devreden geçmemiz ihtimali hiç yok diyemeyiz.
* * *
Bu aşamada en olumsuz tepki ise CHP’den geldi. Abdullah Gül cumhurbaşkanı olursa onunla temaslarını asgariye indirecek, bir nevi boykot uygulayacakmış. Başka yönlerden gelebilecek davranışlara örnek teşkil etmediği sürece CHP’nin tutumunun fazla bir önemi yok.
Ne var ki CHP Genel Başkanı, cumhurbaşkanı adayı ile görüşmeyi bile kabul etmeyerek gerginlik siyasetine odaklanmaya devam edeceğinin işaretini verdi. Diyaloğu dışlayan bir politika anlayışı olabilir mi?
* * *
CHP, AKP içinde, eşi türbanlı başka adaylara karşı olmadığını açıklıyor, hatta bizzat kendisi AKP’li bazı isimler telkin ediyor, fakat Abdullah Gül’ü kabullenemiyor. Burada büyük bir çelişki mevcut. Gül hakkında yalnızca Türk kamuoyunun çoğunluğu değil, fakat uluslararası politik çevreler de genellikle olumlu bir intibaya sahip.
Gül’ün daha önceki yıllarda söylediklerini bugün kendisine karşı kullanmak da doğru olmaz. Fikir değiştirebilmek bir erdemdir. Değiştirmeyenlerin ne halde olduklarını görüyoruz.
* * *
Gül lehindeki bütün savlara rağmen, AKP’nin, bugünkü koşullar ve duyarlılıklar ışığında, cumhurbaşkanlığı için oydaşma ortaya çıkarabilecek bir ismi ileri sürmesi isabetli olurdu. Türkiye’de bugünkü siyasi kültür ortamında sembollerin büyük rolü inkár edilemez. Türban tartışması neredeyse Bizans devrinde iki yüzyıl süren "ikon caizdir-ikon yasaklanmalıdır" kavgasını hatırlatıyor. Bu kilitlenmeyi aşmamız uzun zaman alacak.
Fakat şimdi artık geriye dönülemez bir noktaya varmış bulunuyoruz. Gül adaydır ve demokratik sistem işleyecekse kesinlikle seçilecektir. Ama, seçildikten sonra kendisini üzecek tepkilerle ve davranışlarla karşılaşılabilir.
* * *
Başkomutanlığı da temsil eden bir cumhurbaşkanının askeri merasimlerde soğuk karşılanması, eşinin askeri davetlere çağrılmaması, askeri topantılarda imalı konuşmalar dinlemek mecburiyetinde kalması onu kuşkusuz rencide eder.
Cumhurbaşkanı ile Silahlı Kuvvetler arasında sürekli soğuk bir hava esmesi uzun vadede politik sonuçlar doğurur, kritik zamanlarda devlet mekanizmasının işlemesini aksatır. Genelkurmay Başkanı’nın evvelki gün gazetecilerin sorularına verdiği cevapları gerginliği artırmak istemediği ve temkinli bir tutum içinde olmayı tercih edeceği şeklinde yorumlamak mümkündür.
Gerçekten böyle ise sağduyu galebe çalıyor demektir. Cumhurbaşkanı sorunsuz seçilir, meşruiyeti ve otoritesi tartışılmaz ve kendisine geleneksel saygı gösterilirse, demokrasimiz en büyük sınavlardan birini başarıyla geçmiş olacaktır.