RUSYA gittikçe daha fazla gücünü göstermek istiyor. Politikasında küçümsenemeyecek bir sertleşme eğilimi var. Daha iki hafta önce Başkan Bush ile Başkan Putin, Amerika’da buluştukları zaman çok samimi ve dostane bir ilişki içinde oldukları intibaını yaratmaya özen göstermişlerdi.
Anlaşılıyor ki, özellikle ABD’nin Avrupa’da füzesavar sistemi yerleştirme projesi konusunda ortak anlayışa bir türlü varılamamış. Rusya’nın da tepkisi Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması’nı (AKKA) askıya almak oldu.
* * *
Geçen hafta sonunda Atina’da katıldığım bir seminerde birçok uluslararası konu meyanında Putin’in politikası üzerinde de bir hayli duruldu. Toplantıya, aralarında biri Putin’e çok yakın bulunan Rusya’dan temsilciler de iştirak ettiler. Tartışmalarda Rusya’nın Batı’ya ve bilhassa ABD’ye karşı serzenişleri ve kızgınlıkları bol bol dile getirildi. Görüldüğü kadarıyla Rusya, bir kere eski Varşova Paktı üyelerinin hem AB’ye, hem de NATO’ya alınmalarını hálá içine sindirmiş değil.
Bunlara diğer NATO ve AB ülkelerine baktığı gözle bakamıyor, hálá üzerlerinde baskı icra edebileceğini düşünüyor. Özellikle Sovyetler Birliği’nden kopan Baltık ülkelerinin AB ve NATO içindeki statüsünden çok rahatsızlık duyuyor. Ukrayna ise Rusya’nın en hassas damarı. Ruslar, Ukrayna’yı bir ülke olarak Stalin’in icat ettiğini, Kruşçev’in de Kırım’ı ona katarak büyüttüğünü söyleyerek yakınıyorlar.
Batı’nın Ukrayna’daki demokratik süreci desteklemesinin kendilerine karşı komplodan başka bir şey olmadığına eminler. Ukrayna’nın AB’ye ve NATO’ya alınmasına tepkisiz kalamayacaklarını devamlı tekrarlıyorlar.
Polonya’ya konuşlandırılması öngörülen füze savunma sistemine Rusya’nın muhalefetinin iki yönü var. Birincisi, ABD ile Rusya arasındaki stratejik dengenin iki tarafta da bu sistemin bulunmamasına dayanmasıdır. Rusya, füzelerin İran’dan gelecek füzeleri değil, kendi stratejik füzelerini tahrip etmek amacını taşıdığına ve bunun dengeyi bozacağına inanıyor.
İkincisi, Polonya’ya getirilecek füzelerin orta menzilli füzelere dönüştürülerek kendisi için yeni tehdit unsuru teşkil etmesinden endişe ediyor. Ayrıca İran’dan fırlatılacak füzelerin Avrupa üzerindeki yörüngede tahrip edilmesinin Avrupa ülkeleri için tehlike yaratacağını, bütün telekomünikasyon sistemlerinin kilitlenebileceğini ileri sürüyor.
Rusya, bütün bu nedenle, füzesavar sisteminin Azerbaycan’a veya Türkiye’ye yerleştirilmesinin en iyi çözüm olacağını sürekli vurguluyor. Peki, o takdirde Avrupa için söz konusu olan sakıncalar Türkiye için varit olmayacak mı? Rusların buna cevabı menfi. Türkiye’deki füzeler, İran füzelerini, fırlatılmalarından hemen sonra, daha nükleer başlıklar aktive edilmeden tahrip edeceğinden herhangi bir tehlikeyle karşılaşılmayacakmış!
Her ne olursa olsun. Rusya, Türkiye’nin, İran ile ilişkileri dahil çok çeşitli nedenlerle böyle bir riske girmek istemeyeceğini mutlaka biliyordur. Türkiye’nin kendi savunması için ihtiyacı, geliştirilmiş "Patriot" füzelerinden ibarettir.
* * *
Rusya’yı Batı’dan ayıran bir başka konu, Kosova sorunudur. Moskova, Kosova’nın bağımsızlığını kabul etmek niyetinde değil. Bunun Çeçenistan için bir emsal oluşturmasından kaygı duyuyor. Kosova bağımsız olursa en azından Abhazya’nın bağımsızlığını destekleyeceğini gizlemiyor.
Bu tutumunun arkasında Sırbistan’la tarihi ilişkilerinin ve Ortodoks dayanışmasının bulunduğunu da belirtiyor. Rusya arka bahçesi telakki ettiği Orta Asya’da ABD’nin nüfuzunu yayma politikasından keza şikáyetçi. Ama kendisi de Venezüella’ya silah satıyor!
Rusya’nın AKKA’yı askıya almasının tabii ancak politik bir değeri var. Rusya’nın bugün Avrupa’yı tehdit edecek gücü yok. Fakat, bu davranış, son zamanlarda geçerliliği tartışılan NATO’nun bugün dahi Avrupa’daki stratejik dengenin ne kadar önemli bir öğesi olduğunu kanıtlamıştır.