BİR devlet başkanının daha görevde iken anılarını yazması pek görülmüş değildir. Pakistan Başkanı General Pervez Müşerref bunda sakınca görmedi.
"Ateş Hattında" olarak adlandırdığı kitabı daha yayımlanmadan bazı alıntıların Washington’a resmi ziyareti sırasında medyaya sunulması bir hayli tartışma yaratmıştı. En göze çarpan alıntı ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Richard Armitage’ın 11 Eylül’den hemen sonra Pakistan İstihbarat Başkanı’na söyledikleri idi: "Ya bizimle olursunuz, ya da teröristlerle, onları seçerseniz taş devrine dönmeye hazır olun."
* * *
Müşerref kitabında o tarihte ABD’nin Pakistan’dan istediklerinin listesi hakkında da bilgi veriyor. Taleplerin bir kısmının kabul edilemeyecek nitelikte olduğunu ve reddedildiğini belirtiyor. ABD diplomasisinin 11 Eylül’ün yarattığı travma ile yaptığı hataların az olmadığını Türkiye’de biz de çok iyi biliyoruz.
Müşerrref bir solukta büyük zevk ve istifade ile okunan kitabında, Pakistan’ın kuruluşundan beri dramatik tarihini, köktendinci terörle mücadelenin aşamalarını, zorluklarını ve çelişkilerini ancak olayların içinde yaşamış ve en sorumlu mevkileri işgal etmiş bir insanın yapabileceği bir vukuf, berraklık ve bilgi zenginliği ile irdeliyor.
* * *
Kendi hayatı da maceralarla ve tehlikelerle dolu geçmiş. 1965 ve 1971 Pakistan-Hindistan savaşlarına katılmış. 1999’da Genelkurmay Başkanı iken Anayasa değişiklikleri ile bütün yetkileri elinde toplayan Başbakan Navaz Şerif’in kendisini bertaraf etmek için kurduğu komplodan çok zor kurtulmuş. Olay gerçekten tüyler ürpertici. Sri Lanka’ya yaptığı bir ziyaretten bir Pakistan yolcu uçağı ile Rawalpindi’ye dönerken ve uçak Pakistan hava sahasına artık girmişken kaptana Pakistan topraklarında hiçbir alana iniş yapamayacağı bildiriliyor. Uçakta Pakistan dışında bir alana kadar gitmek için gerekli yakıt yokmuş. Neyse ki ordu içinde kendisine sadık olan komutanlar başbakanı tutukluyorlar ve uçağa inme izni verdiriyorlar. Uçak indiği anda deposunda ancak 7 dakikalık yakıt kalmış. Bu olaydan sonra Müşerref devlet başkanı oluyor, fakat 11 Eylül’den sonra El Kaide tarafından tertiplenen iki suikasta maruz kalıyor.
* * *
Müşerref politikacılara ağır ithamlar yöneltiyor. Ona göre Zülfikar Ali Butto bir seri devletleştirme ile ekonomiyi mahveden ve kendi iktidarını perçinlemek için güttüğü politikalar sonunda Doğu Pakistan’ın ayrılmasına neden olan bir başbakandı. Onu deviren Ziya ül Hak köktendinciliğin bugünkü tehlikeli boyutlara ulaşmasının başlıca sorumlusuydu. Benazir Butto ve Navaz Şerif devletin yozlaşmasında büyük rol oynamışlardı. Bu eleştirilerde kuşkusuz büyük bir gerçek payı var. Müşerref ordunun sık sık müdahalelerine de politikacıların neden olduğunu, ne zaman kendi aralarında problem çıksa siyasi partilerin ordunun desteğini istediklerini vurguluyor.
* * *
Müşerref din ve terör arasındaki neden-sonuç ilişkisini de tahlile çalışmış. Bu konudaki düşüncesi çok dikkat çekici: "Biz İslam’ın ilerici, ılımlı ve hoşgörülü bir din olduğunu söyleyebiliriz -gerçekte de böyledir. Ne var ki başkalarının İslam’ın özgün kaynaklarını araştırmak için çaba harcamalarını beklememek gerekir. Onlar Müslümanların kendi hayatlarını da etkileyen söylem ve eylemleri ile İslam hakkında değer yargılarına varacaklar. Ilımlıların ve akademisyenlerin, ne kadar haklı olurlarsa olsunlar, İslam’ı savunmak için ileri sürdükleri savlarla değil."
Kissinger,"Ben anılar dışında politik konularda kitap okumam" der. Çok haklı. Müşerref’in kitabı bugün dünyanın karşılaştığı sorunları daha iyi anlamaya yardım edecek çok değerli bir eser.