BARACK Obama’nın başkanlık seçimlerinde kazandığı parlak zafer yalnızca Amerika’da değil, fakat neredeyse her tarafta büyük sevinç ve heyecanla karşılandı. ABD’nin Bush yönetimi devrinde dibe vuran prestiji bir anda yükseldi.
Obama’ya Amerikan halkının yanı sıra bütün dünya büyük ümitler bağlamış bulunuyor. Ne var ki, inanılmaz derecede güçlüklerle dolu bir zamanda ABD’nin kaderini ele aldığı da bir gerçek.
Bunun farkında olduğu içindir ki, seçimi kazandıktan sonraki konuşmasında, vaat ettiği köklü değişim sürecinin tamamlanması için birkaç ayın, bir iki yılın değil, belki de bir dönemin bile yetmeyeceğini özellikle vurgulamak istedi.
* * *
Ekonomik açıdan bakıldığında Türk siyasetinde çok sık kullandığımız bir tabirle Obama’nın bir enkaz devraldığını söylemek yanlış olmayacaktır. ABD halen 1929 krizinden beri görmediği boyutta bir buhranın içinde.
14 trilyon dolarlık bir milli gelire karşın dış borcu 8 yılda 10 trilyon dolara varmış. İşsizlik ve fakirlik gittikçe artıyor. 450-500 milyar dolar civarında olan bütçe açığına şimdi, finans kuruluşlarını iflastan kurtarmak amacıyla oluşturulan paketin 700 milyar dolarlık maliyeti eklenecek.
Bu durumda Obama’nın, programında yer alan, dar gelirlilere yardım, sağlık sigortası sisteminin reformu, "mortgage" krizi yüzünden evlerini kaybedenlere mali destek, çevre ve yenilenebilir enerji kaynakları için öngörülen yaklaşık 300 milyar dolarlık finansmanı nasıl bulunacağı belli değil.
Dış politika gündemi de en az ekonomik gündem kadar Obama’yı zorlayacak. Irak, Afganistan, Pakistan ve İran’da karşılaştığı sorunlar acil çözüm bekliyor. Irak’tan ABD’nin kuvvetlerinin 16 ay içinde çekilmesini öngören planının uygulanması ne derecede mümkün olacak? Irak’ın kendi iç dinamikleri ABD kuvvetleri çekildikten sonra ülkenin istikrarını, iç barışını ve toprak bütünlüğünü nasıl etkileyecek?
Irak’ta bir sivil savaş patlak verirse komşu ülkelerin tepkileri ne olur?Bu sorulara yanıt bulmak hiç de kolay değil. Afganistan’a gelince, Obama Irak’tan çekeceği iki tugayı oraya göndermek istiyor. İyi de, ne kadar kuvvet gönderirdeniz gönderin Taliban ve El Kaide tasfiye edilebilir mi?
Şu sırada Taliban’a karşı bir açılım, onun bir kanadı ile temas kurmak da gündemde. Taliban’ın da katılacağı bir koalisyon hükümeti Afganistan’da ne kadar kalıcı olur? Taliban El Kaide’ye karşı cephe alır mı? Cevapsız kalacak çok soru var.
Afganistan’daki gelişmelerin Pakistan’ın siyasi istikrarı ve Pakistan-ABD ilişkileri üzerindeki etkisini de unutmamak gerekir. Taliban ve El Kaide Pakistan’da hükümetin kontrol edemediği veya kontrol etmek istemediği bölgelerden destekleniyor ve besleniyor.
Afganistan’daki istikrarsızlık Pakistan’a sirayet ediyor. Bugün, üstelik, ekonomik çöküntünün eşiğinde olan Pakistan’da yönetimin güçlü ve tutarlı bir politika izleyecek kapasitede olduğu söylenemez.
* * *
Obama İran’a da açılımda bulunmak niyetinde. İran’ın nükleer programlarını Tahran ile önkoşulsuz müzakereler yoluyla durdurmayı denemek istiyor. Başarılı olursa bir çatışma önlenmiş olur. Fakat İran nükleer silah imaline yönelik uranyum zenginleştirmesine devam ederse ve İsrail ABD’nin havadan saldırılarla müdahalede bulunması için ısrarlı davranırsa veya bizzat kendisi Iran nükleer tesislerini bombalarsa ne olacak?
Rusya’ya gelince, Obama seçilir seçilmez, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne yerleştirilecek füzesavar sistemine karşı Baltık kıyısına kısa menzilli füzeler konuşlandıracağını açıkladı. Rusya’ya karşı güdülecek politika da öncelikler arasında.
Obama’yı bekleyen daha da çok karmaşık ve zor sorunlar mevcut. Çok güçlü bir kabineye, yaratıcı ve deneyimli bakanlara ve danışmanlara, müttefiklerinin desteğine, kendine güvene ihtiyacı büyük.