ARALIK ayından beri sürdürülen hava operasyonlarından sonra PKK’ya karşı Şubat 21’de başlatılan kara harekátının şimdiye kadar askeri, siyasi ve diplomatik bir başarı teşkil ettiği rahatlıkla söylenebilir.
Askeri planda çok sayıda mağara, barınak ve sığınak, hafif silah mevzileri, uçaksavar mevzileri ve ulaştırma tesisleri tahrip edilmiş, 240 terörist öldürülmüştür.
Bu sonuçlar yanılmıyorsam 1990’lı yıllarda çok daha fazla kuvvetle girişilen kapsamlı operasyonlarda elde edilen sonuçlardan bile daha iyidir. Bu seferki harekátın planı da çok isabetliydi. Nispeten sınırlı bir alanda yalnızca piyadeler ve özel kuvvetlerle, terör örgütüne ağır kayıplar verdirilmiştir.
Operasyon siyasi ve diplomatik bakımdan da bir başarıdır. Geçen 5 Kasım’da Başbakan Erdoğan’ın Washington’daki temaslarında varılan anlaşma çerçevesinde ABD’nin istihbarat, gözetim ve keşif desteğinden yararlanılmış, sadece ABD değil, AB kurumları ve üyeleri de Türkiye’nin kendisini teröre karşı savunma hakkını teslim etmişlerdir.
Harekát, aynı zamanda, gerek Irak hükümetine, gerek Kuzey Irak bölgesinin Kürt liderlerine, PKK’nın topraklarında serbestçe hareket etmesine bundan sonra göz yumarlarsa ağır bir bedel ödemek mecburiyetinde kalacaklarını göstermiştir.
* * *
Türkiye başından beri operasyonun yalnızca PKK’ya yönelik olduğunu ve kuvvetlerinin görevi yerine getirdikten sonra Irak topraklarında kalmayacağı teminatını Irak hükümetine vermişti. Harekátın kapsamı, kuvvetlerimizin uzun süre sınır ötesinde kalmasını zaten pek gerektirmiyor.
Kandil Dağı’na kadar uzanmak mümkün değil. Sınır boyunca bir tampon bölge oluşturmak hedefi galiba yok. Gerek ABD, gerek AB yine de harekátın uzamasından endişe ediyorlar ve özellikle kuvvetlerimizle peşmergeler arasında bir çatışma olasılığından kaygı duyuyorlar.
ABD Savunma Bakanı Robert Gates, evvelki akşam Ankara’ya gelmeden önce, Kuzey Irak harekátının süratle bitirilmesi, bir veya iki haftadan fazla sürmemesi gerektiğini söyleyeceğini, PKK sorununun sadece askeri yöntemlerle değil, ekonomik ve siyasi inisiyatiflerle çözülebileceğini belirtmişti.
Başkan Bush da onu teyiden Türk kuvvetlerinin mümkün olan en kısa zamanda geri çekilmesi gerektiğini ifade etti. Türk makamları ise bir tarih vermek istemediler. Gates’in yine de Ankara’da süre konusunda genel bir fikir edindiğini varsaymak yanlış olmaz.
Operasyonlar bittiğinde elde edilecek sonuç özlü olacak, fakat PKK’nın Kuzey Irak’taki aktif mevcudiyetini yok etmeyecektir. Bundan sonra PKK’nın Kuzey Irak’ta barınamaması çok geniş ölçüde Irak hükümetinin ve fiilen Kuzey Irak yönetiminin tutumuna bağlı kalmaya devam edecektir.
Son zamanlarda ABD ile arasındaki sürtüşmeler dolayısıyla Barzani’nin pozisyonunun sarsıldığı yolunda haberler çıkıyorsa da bunlara ne kadar güvenilebileceği belli değildir. Barzani’ye ne kadar kızarsak kızalım PKK’yı Irak’tan atmak için onu da hesaba katmaktan başka çare gözükmemektedir.
Dolayısıyla kısmi bir açılım politikası opsiyonu üzerinde düşünmek yerinde olur. Tarih boyunca meseleler sadece dostlarla değil, muhasımlarla da temas kurularak çözüme kavuşturulmuştur. Dış politikada duygusallığa yer yoktur.
* * *
Kuşkusuz sorunun daha geniş boyutu da ihmal edilemez. Amaç sadece Kuzey Irak’tan PKK’yı çıkarmak olamaz. Türkiye’de PKK’ya katılımlara son vermek ve bir entegrasyon politikası çerçevesinde Kürt sorununu çözmek icap eder.
Siyasi çözümden kasıt, hiçbir zaman terör örgütüyle müzakere anlamına gelemez. Fakat onu etkisiz hale getirecek siyasi davranışlar ile ekonomik, sosyal ve kültürel projelere mutlaka ihtiyaç vardır.
Her açılımda "üniter devlet elden gidiyor" yaygaralarıyla bir yere varılamaz. Üniter devlet sistemi içinde yapılabilecek o kadar çok şey var ki...
* * *
Bu yazı, Genelkurmay Başkanlığı’nın harekátın bittiğine dair açıklamasından önce yazılmıştır. Ancak Genelkurmay’ın açıklaması, yazıdaki genel değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte değildir.