"NATO’nun mitolojik tarihine göre, Kuzey Atlantik İttifakı, tek bir kurşun bile sıkmadan Soğuk Savaşı kazanarak büyük bir başarıya imza atmıştı. Şimdi ise NATO, kaderinin garip bir cilvesiyle, Sovyet ordusunun daha önce makûs talihine yenildiği Afganistan’da tarihinin ilk kara operasyonuna girişmiş bulunuyor."
NATO’nun 28-29 Kasım tarihlerinde Riga’da yapılacak zirve toplantısından önce Economist Dergisi’nin yorumu böyle. Tabii NATO ilk defa kuvvet kullanmıyor. Sırp kuvvetlerini Kosova’dan çekilmeye zorlamak için 1998’de Yugoslavya’ya karşı Türk savaş uçaklarının da başarıyla katıldığı hava operasyonları yürütmüştü.
Ancak ittifakın daha önceki misyonlarının hiçbirinde can kaybı kaydedilmemişti. Afganistan’ın Güney bölgesinde Taliban karşısında ise şimdiden 49 asker öldü. Afganistan’da güvenlik sorumluluğunun tümünü artık yüklenmiş bulunan ittifak, Güney bölgesindeki harekát için takviye ihtiyacını karşılamıyor.
Oysa Afganistan’da bir başarısızlık, hem terörizme yeniden ivme verir, hem de NATO’nun inandırıcılığına ağır bir darbe vurur. NATO geleceği bakımından en büyük sınavını Afganistan’da vermektedir.
* * *
Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra Atlantik İttifakı yeni koşullara kendini adapte etmek için büyük çaba harcadı. AB gibi o da genişleme politikası uyguladı. Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerini, hatta doğrudan Sovyetler Birliği bünyesinden kopan Baltık ülkelerini üye kabul etmesi hiç şüphesiz Avrupa’nın güvenlik ve istikrarını tarihte hiçbir zaman olmadığı kadar perçinlemiştir.
Genişleme süreci bitmiş de değil. İlk sırada Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya var. Ukrayna’nın adaylığı da bir ara gündemdeydi, fakat Rusya’nın buna şiddetle muhalefeti, ülke içindeki gelişmeler ve AB’nin tereddütleri bu aşamada engel oluşturuyor.
11 Eylül 2001’den sonra NATO, stratejisinde büyük bir değişiklik yaptı. Artık görevi yalnızca ittifak alanını korumakla sınırlı sayılmıyor. Terörizm ile ona destek ve melce verenlere karşı kendi coğrafyası dışına çıkabiliyor. Barış operasyonlarının da kapsamını genişletti. Ayrıca Irak ordusunun eğitimine katkıda bulunduğu gibi Sudan’ın Darfur bölgesinde Afrika Birliği’ne de lojistik destek sağlıyor.
NATO, Avrupa’da eskisi gibi tek güvenlik aktörü değil. AB de bir güvenlik ve savunma politikası geliştirdi. O da hem Balkanlar’da hem bir ölçüde başka bölgelerde misyonlar üstleniyor. İki kuruluş aralarında işbirliği yapıyorlar. AB kendi operasyonları için NATO olanaklarından istifade edebiliyor. Fakat bu işbirliğinin aksayan tarafları az değil.
* * *
Riga zirvesinde ele alınacak veya temas edilecek konulardan bazıları Türkiye’yi özellikle ilgilendiriyor. Bunlardan bir tanesi füze savunması. Özellikle İran’ın sadece kısa değil, orta ve uzun menzilli füzeler geliştirmesi ve nükleer silah üretme projesinden vazgeçme niyetinde gözükmemesi, Türkiye için ciddi bir potansiyel tehdittir.
NATO’nun beşinci maddesi de tek başına teminat sayılamaz. Dolayısıyla NATO’nun ortak bir füze savunma sistemi geliştirmesi fikrini Ankara herhalde kuvvetle destekleyecektir. Bizi yakından ilgilendiren ikinci konu, enerji güvenliğidir. Enerji akımını sağlayan altyapıların savunulması üzerinde de durulacağı anlaşılıyor.
NATO birçok açıdan Türkiye için çok önemli. NATO’nun işlevlerinde ve misyonlarında başarısızlığa uğramasından, AB üyesi de olmaması nedeniyle, en fazla zararı Türkiye görür. NATO’nun zayıflamaması için, örneğin Afganistan’da, bazı zor kararlardan kaçınılmamalıdır.