Paylaş
ÇOK kısa bir geçmişi olan Bahçeşehir Üniversitesi gerçekten takdir edilecek bir atılım ve ivme içinde. Bir ‘‘Liderlik ve Kamu Yönetimi Araştırma Merkezi’’ kurdu ve başına uluslararası akademik çalışmalarda başarısını kanıtlamış ve birçok ülkenin liderleri ile yakın teması bulunan Profesör Adil Saft'yi getirdi. Geçen hafta Merkez'in açılışı vesilesi ile bir ‘‘Uluslararası Liderlik’’ konferansı düzenledi.
***
Bu konferansın şimdiye kadar hiç değilse benim katıldığım konferanslardan önemli bir farkı vardı. Davet edilenlerin çoğunluğu ABD, AB veya gelişmiş ülkelerin temsilcileri değildi. Afrika'dan, Ortadoğu'dan, Latin Amerika'dan, Asya'dan ve uluslararası kuruluşlardan temsilciler bulunuyordu. Tartışmalara çok başka bir boyut ve renk kattılar. Söylemleri çok değişik ve o derece çarpıcı idi. Bunları burada özetlemek olanağı yok, ancak Türkiye'yi ilgilendiren bir iki noktaya değineceğim.
***
Toplantıya katılanlar arasında bulunan bir Kıbrıslı Rum ilginç bir anısını nakletti. Bundan birkaç yıl önce şimdi Başkan Bush'un Milli Güvenlik Danışmanı olan Condoleezza Rice kendisine Kıbrıs konusunda şöyle demiş: ‘‘Kıbrıs'ta sorun Türklerin zaferde alicenap davranmamalarından, Rumların da yenilgide gerçeği görememelerinden kaynaklanıyor.’’ Üzerinde durulacak bir izah şekli. Politik denklem artık bugün askeri denklemden daha ağır bastığına göre ‘‘Durum acaba tersine mi dönüyor?’’ diye düşünmekten kendimi alamadım. Bir özel sohbette Başkan Abdülnasır'ın vaktiyle müşavirliğini yapmış emekli bir Mısırlı büyükelçinin söyledikleri de dikkat çekiciydi. Büyükelçiye ‘‘Mısır'da genellikle Türkiye nasıl görünüyor?’’ diye sorduğumda şu cevabı verdi: ‘‘Mısır'da bir azınlık Atatürk'ün yolundan gitmek ister. Radikal reform taraftarıdır. Çoğunluk Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında kimliğini kaybettiği kanaatini taşır. Yakın tarihte ise Mısır halkını en fazla etkileyen Turgut Özal olmuştur. Onu, İslam'ı karşısına almayan bir modernizm hareketinin lideri olarak görür.’’
***
Konferansın bir özelliği de liderliğin nitelikleri ve vasıfları hakkında soyut bir görüş alışverişinden ibaret olmamasıydı. İki gerçek lider, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Costa Rica'nın eski Cumhurbaşkanı ve Nobel Barış Ödülü sahibi Oscar Arias oradaydılar. Katılımcılar somut olarak iki liderin birbirinden çok farklı kişiliklerini gözlediler. Arias uzlaşma ve çözüm diplomasisinin bir şampiyonu. Bir entelektüel. Bundan birkaç yıl önce istikrarsızlık ve sivil ve ideolojik savaş içinde çırpınan Orta Amerika'da başarı ile uygulanan bir barış planının öncülüğünü yaptı. Artık ‘‘Global Güney’’ denilen Üçüncü Dünya'nın siyasi felsefesinden esinlenen yaklaşımları var. ABD'nin stratejik ve ekonomik politikalarını şiddetle eleştiriyor. Denktaş ise zekásı, karizması ve büyük hitabet kabiliyeti ile herkesi anında büyülüyor. Mücadeleci bir kişiliği var. Ülkesi için benmerkezci. Davasına sıkı sıkıya sarılmış, fiili alanda halkına Türkiye'nin desteği ile sağladığı kazançlardan müzakere masasında en ufak bir ödün vermeye hiç niyeti yok.
Pekiyi, hangi lider modeli daha başarılı olabilir? Kesin bir kural yok. Koşullara bağlı. Her iki modeli de bağdaştırmak mümkün mü? Zor, ama istisnalar mevcut. İki akla gelen isim kuşkusuz Atatürk.
***
Liderlerin milletlerin hayatında oynadıkları rol hakkında bir hayli yazıldı. Bir kişi çok kere ülkenin kaderini tayin edebiliyor. O kadar ki ünlü Amerikan filozofu Ralph Waldo Emerson ‘‘Aslında tarih yoktur, sadece biyografi vardır’’ diyor. Liderlerin niteliklerine gelince, bunu Oscar Arias çok güzel özetledi: ‘‘Bugünkü dünyada lider eski erdemlere dayalı, fakat yeniliğe açık olmalı, kökü ülke kültüründe bulunmalı, fakat bütün insanlığa elini uzatmalı, öğrenmekten kaçınmamalı ve öğretmek heyecanını taşımalı. Liderlik sadece vizyon ilan etmek değil, fakat o vizyonu gerçekleştirmektir.’’ Böyle bir liderliğe Türkiye'de ne çok ihtiyacımız var. Aramaya devam edelim...
Paylaş